Arslan, Hükümet Adına Konuştu

Arslan, Hükümet Adına Konuştu

AK Parti Kars Milletvekili Ahmet Arslan'ın “Türkiye'nin Kamu ve özel sektörün borçları ve finansmanı ile ilgili sorunların ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla” MHP tarafından verilen Meclis araştırma önergesi hakkında AK Parti adına yaptığı konuşma:

 

Ahmet Arslan, Kars Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
 
AHMET ARSLAN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de bugün idrak ettiğimiz Regaip Kandili’nin insanımıza, ülkemize, İslam âlemine hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
 
Sayın Hatip IMF borç stokunun sıfırlanmasının niye bayram hâlinde kutlandığını ifade ettiler. Ben de dilim döndüğünce, kendi yaşadıklarımdan örnekler vererek cevaplamaya çalışayım. AK PARTİ iktidarı olarak, biz, Hükûmeti devraldığımızda yaklaşık 24 milyar dolar IMF’ye borcumuz vardı, doğrudur, 2005 yılında biz 10 milyar dolar daha borç aldık. Ancak bir şeyi atlamamak lazım, borç yönetimi demek ödediğiniz borçtan daha az borçlanmak, dolayısıyla borç stokunuzu düşürmek, yani borç çevirme oranını yüzde 100’ün altında tutmak demektir. İşte AK PARTİ iktidarları bunu yapmıştır ve dolayısıyla, 14 Mayısı bu anlamda milat ilan etmiştir. Tabii ki sadece IMF’den borçlanmıyoruz, eurobond aracılığıyla sermaye piyasasından borçlanıyoruz. Yine, yatırımların yapılabilmesi adına yatırım finansmanı anlamında borçlanma gerçekleştiriyoruz.
 
Genel yönetim borç stoku diye bir ifade var. Neden var? Bütün ülkelerin kabul ettiği bir metodoloji var. Siz o ülkelerin metodolojisiyle hareket etmelisiniz ki bütçeleriniz, borçlanmanız, gelişmeniz, büyümeniz diğerleriyle kıyaslanabilir olsun çünkü herhangi bir akademisyen veya herhangi bir yatırımcı ya da uluslararası herhangi bir istatistik kurumu sadece bir kesimin borcunu alarak buradan hareketle sizin ülkenizin borçlanmasını veya borçlanabilirlik durumunu tespit etmez, genel yönetim borç stokundan hareketle sizin ülkenizin durumunu ortaya koyar.
 
İşte, biz iktidarı devraldığımızda kamu borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 74’tü. Bugün, kamu borç stokunun 2012 sonu itibarıyla gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 36,1’dir, yarı yarıya neredeyse. Dolayısıyla, tek başına kıyaslama yapmak doğru değil dedim. Avrupa Birliğinin 25 ülkesinin ortalaması yüzde 85’tir değerli milletvekilleri.
 
IMF’ye borçlanmak demek ne demektir diğerlerinden farklı olarak, onu da size arz edeyim. IMF’ye borçlanmak demek, IMF’nin istediği şartlara boyun eğmek, onların şartlarını kabul etmek, onların gönderdiği bakanın ekonominizi yönetmesine izin vermeniz demek, yine, o gün için, birilerine ya da bankalara bu paraları aktarmak demek. Hangi bankalara? Şahısların bankalarına ya da “kamu zararı” adı altında kamu bankalarını borçlandırdığınız borçlara aktarılması demek. Hâlbuki, AK PARTİ hükûmetleri ne yapmış? Arada belki borçlanmış ancak, IMF’nin bu boyunduruğundan kurtulmuş, tam tersine, IMF’de söz sahibi hâline gelmiş ve çok daha önemlisi, ülkenin refahı için, insanının refahı için, yatırım yapmak için, ülkenin büyümesi ve kalkınması için bu paraları kullanmış, kullanmaya devam etmiş.
 
Yine, özel sektör borçları özellikle gündeme getiriliyor. Değerli milletvekilleri, özel sektörün borçlanabilmesi ülkenizin kredibilitesiyle, ülkenizin geleceğine güvenilmesiyle doğrudan ilişkilidir. Eğer, kredi temin edenler, finans kuruluşları sizin ülkenizin geleceğine, sizin ülkenizin finans sisteminin sağlıklı olmasına, özel sektörünüzün güçlülüğüne güvenirse onları destekler, bu kadar para verir.
 
Yine, kamu borcunun uzun vadede artması, reel faizin artması, ekonomik olarak küçülme, bütçe dengelerinin bozulması veya disiplinsizlik, özellikle “Efendim, kamu borç yükü artıyor ya da toplam borç yükü artıyor, ülke kötüye gidiyor.” şeklinde yorumlanabilir. Hâlbuki, AK PARTİ dönemlerinde ne olmuş? Reel faiz düşmüş, hatta negatife dönmüş; büyüme hızı yüzde 4 olmuş -potansiyeli yüzde 4 ile yüzde 5- reel faizler -zaten söylemiştim- sıfır, hatta belki negatif; faiz dışı fazla veriyoruz. Hiçbir dönemde olmayan bütçe disiplini şu an söz konusu. İşte bunlar olduğunda, kamu borcunun uzun vadede artması değil; tam tersine, Türkiye Cumhuriyeti için AK PARTİ dönemlerinde azalması demek.
 
Yine gerekçeye baktığımda, yap-işlet-devret projelerinden dolayı bir borçlanmadan bahsediliyor. Yap-İşlet-Devretlerdeki borçlanma koşullu yükümlülük olup borç stokunda gözükmez. Nedeni de şudur: Eğer ülkenizin geleceğine birileri güveniyorsa gelir, yatırım yapar. İster sosyal sorumluluk kapsamında ister katma değer oluşturmak adına o proje hayata geçer dört sene, beş sene sonra ve o katma değer oluşur. O sosyal sorumluluk çerçevesinde siz insanınıza hizmet verirsiniz, yirmi yıl boyunca da gelir getirdiği gibi onun finansmanının geri dönüşü sağlanmış olur.
 
Tüketici kredileri… Tabii şuna bakmak lazım: Kişi başı millî gelir kaç idi, bugün kaç? İnsanlar eğer 3,5-4 misli gelire sahipse, eğer geleceğine güveniyorsa, ülkesinin geleceğine güveniyorsa tabii ki tüketici kredisi de çeker, borçlanır da. Niye? Büyüyen bir ekonomiye sahibiz, genç bir nüfusa sahibiz -demografik yapı- buna göre, yatırım ihtiyacı var, tüketim ihtiyacı böyle şekilleniyor; velhasılıkelam geleceğe güven var. Hal böyle olunca hane halkı yükümlülüğü oranı dediğimiz rakam avro bölgesi ülkelerinde yaklaşık yüzde 65. Türkiye’de, doğrudur, geçmişe göre yükselmiştir, yüzde 20’ye gelmiştir ancak avro bölgesiyle kıyasladığınızda üçte 1’in de altında ve özellikle baştan söylediğim gibi, insanların geleceğine olan güveninden kaynaklı, hane halkı yükümlülüğü artmak durumundadır, artacaktır, başka türlü büyüyemezsiniz, başka türlü insanınız geleceğe güvenle bakamaz.
 
Geçmişten birkaç örnek vereyim: Kamu yatırımları, geçmişte yatırım programlarına konuluyordu, ancak ödenek olmadığı için on beş yıl, yirmi yıl süren yatırımlar oluyordu. Ne oluyordu? Benim, geldiğim kurumda olduğu gibi, denize taş atıyordunuz ödenek olmadığı için, üstüne yeni taş koyamadığınız için attığınız taşın da yarısı gidiyordu, ertesi sene tekrar, tekrar, tekrar aynı yatırımı yapmak durumunda kalıyordunuz. Hâlbuki bugün öyle mi? Bugün en büyük projeler bile üç buçuk dört yılda, dört buçuk yılda bitiyor.
 
Yine, bir örnek vereyim: Benim geldiğim genel müdürlük, yatırımcı bir genel müdürlüktür değerli milletvekilleri. O dönemde yatırımcı genel müdürlük, bir buçuk yıl, bir buçuk yıl hiçbir yatırım yapmadığı için genel müdürü yılın bürokratı seçilmiştir, âdeta varlık sebebini inkâr etmiştir. İşte öyle kurumlardan bugün yaşadığımız kurumlara geldik. Bugün yüzlerce yatırım yapan kurumlara geldik. Nasıl geldik? Siz, kamu borç yönetiminizle, bütçe disiplininizle hareket ederseniz böyle gelirsiniz.
 
Yine, bir örnek daha vereyim: Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi bölgemiz için önemli, ülkemiz için önemli. Bu proje, o dönemde ihale edilmek istenmiş ancak finansmanı sağlanamadığı için ihalesi iptal edilmiş. Hâlbuki şimdi öyle değil. Şimdi, inşaat devam ediyor ve özellikle kendi bütçemizle devam ediyor, dışarıdan borç bularak da değil. Hâl böyle olunca Türkiye’nin her yerinde yatırımlar yapılıyor, Türkiye her yerde büyüyor, gelişiyor, kalkınıyor, insanının refahını düşünen iktidarlar durumuna düşüyoruz ve hâl böyle olunca Kars’ta kara yolları birçok yerde bölünmüş yol hâline geliyor, sıcak asfalt hâline geliyor. Kars’ta havaalanı terminali yapılıyor. 50 milyon Türk liralık bir yatırım yapılıyor. 200 bin liralık bir terminal, 2 milyon yolcu/yıl kapasitesine geliyor.
 
Hâl böyle olunca Kars’ta ve ilçelerinin hepsinde hastaneler yapılıyor, yeni hastaneler yapılıyor. Hâl böyle olunca Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi’ne siz, sadece bir projeye Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri olarak 1 milyar lira para alabiliyorsunuz ve demir yollarını tekrar bu ülkenin âdeta politikası hâline getiriyorsunuz. Havacılıkta insanımızı uçuruyorsunuz, hâl böyle olunca kara yollarında 6 bin kilometre bölünmüş yolu 22-23 bin kilometreye getiriyorsunuz. İşte borçlanma bu, disiplin bu.
Ben emeği geçen herkese teşekkür ediyorum, sizlere saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
 

Önceki ve Sonraki Haberler