Beyribey, Sağlık Konusunu Ele Aldı

Beyribey, Sağlık Konusunu Ele Aldı

AK Parti Kars Milletvekili Dr. Yusuf Selahattin Beyribey’in 10 Şubat 2016 tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığı’nın 2016 yılı bütçe görüşmeleri sırasında bir konuşma yaptı.

Beyribey'in yapmış olduğu konuşma metni şöyle; 

 

Ben 1979 yılı Ankara Tıp mezunuyum yani aşağı yukarı otuz altı yıllık doktorum ve bu doktorluğum sırasında da Ankara Numune Hastanesinde ve sağlık ocağında da dışarıda çalışmak üzere Ankara’da hizmeti geçirdim. O gün ile bugünün arasında sağlık alanında dağlar kadar fark olduğunu paylaşmak istiyorum, dağlar ama. Hastaların tedavisi için ilaç bulamazdık, cebimizden gidip, eczanelerden ilaç alıp getirdiğimiz zamanlar çok olmuştur. Bazen hastaların kendi aralarında -belki suç bile olabilir- başkasının ilaçlarıyla işte, yarı kullanarak geçirdiğimiz günler olmuştur. Hasta ölüyor, yapacağın bir şey yoktur, hekimsin. Birçok zorluklar çektik. 2002 yılından sonra... Çok başlılık vardı, özellikle SSK hastaneleri, BAĞ-KUR, yeşil kart, Emekli Sandığı, memur arasında farklılıklar vardı ve herkes ayrı ayrı sağlık hizmeti alıyordu. Aslında devrim yaptık, bunların hepsini bir çatı altında topladık. Bunları unutuyoruz, geçmişle ilgili yapılanları teker teker unutuyoruz. Ben, o günden bugüne kadar, özellikle -biraz evvel konuşmacılar da haklılar- geçmişten bugüne sağlıkla ilgili düzenli olarak veriler gelmediği için birçok istatistiki bilgilerin de yeterli olmadığı kanaatini taşıyordum. Şimdi, artık her istatistiki bilgi veya her sağlıkla ilgili bilgi toparlanıyor, toparlandığı için daha çok reele doğru -daha tam reel demiyorum- bir mesafe almaya devam ediyoruz.

Onun için ben sağlıkla ilgili gelişmeleri tasvip ediyorum, doğru olduğuna inanıyorum ama burada mesela negatif olan şeyi de söyleyeyim: Mesela kamu hastaneleri, sağlık müdürlükleri, halk sağlığı müdürlükleri çok başlılık vardır. Bununla ilgili de sıkıntı duyduğumu ifade ediyorum. Bunu da biz yaptık, AK PARTİ Hükûmeti yaptı. Ben bu konuda da sıkıntılar olduğunu düşünüyorum.

Tabipler Birliğinden kardeşimiz konuştu, fikirlerini söyledi ama kısa geçti. Ben hekimlerin ve sağlık çalışanlarının emekli olduktan sonra muayenehaneler veya özelde çalışmalarının veya çalışamayanların da ondan dolayı onların suçunu yüklendiklerini ve mağdur olduklarını düşünüyorum. Bir profesörün bir tıp merkezinde konuşurken bundan altı yedi yıl evvel Ankara Tıptan bir tıp profesörüydü emekli maaşı 1.300 liraydı yürekler acısıydı ama o zaman öyleydi. Hekimler döner sermayeyle, şununla, bununla bir şekilde geçimlerini sürdürüyorlardı evet, şimdi iyi maaş alıyorlar ama emekli oldukları gün aldıkları emekli maaşı 1.800 lira civarında veya. Bilemiyorum, tam net bilemiyorum ama 2000 ,2500 lira olsun diyelim.

 Ama bir yıl evvelki değer 1.800-1.700 liraydı, örnek olsun diye söylüyorum. Yani çok zor durumda olduklarını ifade etmek istiyorum. Ben mutlaka ve mutlaka burada çalışan hekimlerimizin en azından döner sermayeden veya katkı paylarından da kesintiler yapılarak emeklilik göstergelerinin yükseltilmesi gerektiğine inanıyorum. Aksi takdirde ben bu grubun mağdur olduğu kanaatini taşıyorum.

Ben, tabii  bu arada, yeri gelmişken, sırasıyla 2008 yılından önce, 2002 yılında mesela, ben burada çıksaydım, şöyle bir şey söyleseydim, deseydim ki: “Değerli arkadaşlar, bundan sonra veya Anadolu’da köyümde konuşsaydım, ilçemde konuşsaydım yarın sizin hastalarınız olduğu zaman hastanızın da İstanbul’a, İzmir’e başka yere acil nakli gerekse, özel uçak ambulans veya helikopter gelecek, sizin hastanızı alacak, buradan götürecek, hastanede tedavisini yaptıracak.” Geri gelseydi, şöyle derdiniz bana veya derlerdi: “Bu adam herhâlde kafayı yedi, bu adam herhâlde deli oldu, bu adam hayal görüyor, bu adam başka yerlerde.” Ama bu hayallerin hepsini teker teker gerçekleştirdik.

Ben, özellikle 112 ekibine teşekkür ediyorum buradan ve onun yöneticilerine, bakanına, genel müdürüne ve müsteşarlığa teşekkür ediyorum.

Son, 2008’den bugüne kadar 30 bin kişi uçak ambulans veya helikopterle Türkiye’nin çeşitli yerlerine gitmiş. Bunlarda ne ırkını sordular ne cinsini sordular ne sağlık güvencesi olup olmadığını sordular ama burada da sıkıntılarımız var, onu da bir kısım arkadaşlarımız ve kamuoyu bilsin istiyorum. Bu sevkiyatlarda bazen hasta yakınları geliyor, diyor ki: “Ben hastamı İzmir’e göndermek istiyorum.” Ya, kardeşim, Erzurum’a gönderelim. “Yok, İzmir’e.” Niye? “Orada akrabam var.” “İstanbul’a göndermek istiyorum.” Ama sağlıkla ilgili hizmette bence önemli olan bir hekim olarak söylüyorum sağlık hizmetini alacağı yere gitmesidir. Bu konuda da ısrar etmemek lazım, mutlaka ve mutlaka sağlıktaki ambulans uçakların ve helikopter uçakların verimli ve doğru kullanılmasını da sağlamamız lazım, zaman zaman işte, muhalefetteki kardeşlerimiz diyor ki: “Biz dedik diye gitmedi.” Biz dedik diye de gitmez. Ben demem zaten, onu da altını çizerek söylüyorum. Ben açınca, rica edince şöyle diyorum: “Bu hastamın tedavi olması gereken yer nereyse oraya gitsin.” İstanbul’sa İstanbul, yurt dışıysa yurt dışına gidiyor. Bununla ilgili hiç şüphe yok. Onun için bu alanda özellikle başarılarından dolayı Bakanlığımıza teşekkür ediyorum.

Başka bir konuya geçmek istiyorum. Sezaryen konusu beni çok üzen, inciten bir konu. Toplumun yüzde 50’si şu anda sezaryen doğum yapıyor. Benim bir felsefem var; kullanılmayan alanlarla ilgili gelecekte bunlar fonksiyonunu yitirir, tıpkı ağzımızdaki dişlerimiz gibi, 20 yaş dişleri gibi, bir müddet sonra kullanılmazsa dişlerin şekillerinin değişmesi gibi. Doğumları da sezaryenle yapa yapa bir gün Gelecekte normal doğum yapmakla ilgili sıkıntılar olacağı kanaatini taşıyorum, örneğin kuluçka makinasından çıkan civcivler Tavuk olunca kuluçkaya yatmıyor. Sezaryen sonrasında neslin bir gün kesilmeye  doğru gideceğine inanıyorum ve kesin endikasyon yoksa sezaryen yapılmamalıdır. Bu benim kanaatim ben öyle görüyorum ve bunu önemsiyorum onun için özellikle normal doğumların desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum,

Bu tamamlayıcı ve geleneksel tıpla ilgili, özellikle Sayın Bakanım, bu televizyonlarda, şunlarda, bunlarda satılan, Tarım Bakanlığını da ilgilendiriyor ama bu malzemelerle ilgili Allah rızası için diyorum tavır gösteriniz. Haksız yere milletin kanını emiyorlar dedikleri kadar parazitler bunlar, bir çoğunluğu, hepsini demeyeyim. Bir çoğunluğu haksız yere otları, şunları bunları millete çok yüksek fiyatlarla maalesef satıyorlar. Bu konuda da özellikle Bakanlığımızın hassas olması gerektiğini kanaatini taşıyorum.

Başka bir şey de ilimle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum veya doğuyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum: Doğuda sözleşmeli ve sözleşmesiz hekimler arasında uçurum vardır. Bu hem sosyal adalet anlamında hem de orada çalışan kardeşlerimizin arasında bir uyumsuzluğa ve haksızlığa sebebiyet vermektedir. 2 tane kardiyolog; 1 tanesi sözleşmeli, 1 tanesi sözleşmesiz, arada ciddi ücret farkı oluşuyor. Bundan dolayı, bununla ilgili benim kanaatim yine fikrim odur ki doğuda uzman hekim bulundurmak için herkesi sözleşmeli personel yapmaktan yana fikrim vardır.

İkincisi: İlimde şu anda nefroloji uzmanı yok Sayın Bakanım ve nefroloji uzmanı olmadığı için hemodiyaliz hastalarımız veya diyaliz hastalarımız zor durumdadır. Bununla ilgili hassasiyetimi dile getirmek istiyorum.

Başka bir konu da Kars’la ilgili, Kars Devlet Hastanesi, eski hastane biliyorsunuz, güçlendirmedir değildir, bir türlü karar çıkmadı, o kararımızı bir an evvel çıkararak… Kars’ta şu andaki Ebul Hasan Harakani Hastanesi biraz sıkışmış durumdadır. Onun için bu konuda da desteğinizi bekliyoruz. Ben sağlıkla ilgili AK PARTİ’nin reform yaptığına inanıyorum. Yapılan güzel şeyler var, eksiklikler de var, onları da zaten söyledim. İnşallah, onlar da zaman içerisinde düzelecektir diyorum. Bütün heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Kaynak:Haber Kaynağı

Önceki ve Sonraki Haberler