Geçmişten günümüze 100. yılında Gazi Kars’ın kurtuluşu!

Geçmişten günümüze 100. yılında Gazi Kars’ın kurtuluşu!

Kars Valiliği koordinesinde “Geçmişten günümüze 100. yılında Gazi Kars’ın kurtuluşu” konulu konferans düzenlendi.

Volkan KARABAĞ

Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü Konferans Salonunda düzenlenen konferansa Vali ve Kars Belediye Başkan Vekili Türker Öksüz ve 14. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Özgür Nuhut, Cumhuriyet Başsavcısı Soner Aygün, Kafkas Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüsnü Kapu, Azerbaycan Kars Başkonsolosu Nuru Guliyev, İl Emniyet Müdürü Yavuz Sağdıç, İl Jandarma Komutanı Albay Hidayet Arıkan, AK Parti İl Başkanı Adem Çalkın ve daire amirleri katıldı.

Saygı Duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan konferansta Kafkas Üniversitesi Tarih Anabilim Dalı’ndan Doktor Öğretim Üyesi Nesrin Hangül, “Kurtuluşa giden yol” başlığıyla bir konuşma yaptı.

Hangül yaptığı konuşmada, “Batum, Ardahan ve Kars’ın da içinde bulunduğu Elviye-i Selase, Rusya’nın Kafkasya’ya yayılma stratejisi doğrultusunda 1878’de Osmanlı hâkimiyetinden çıktı. Şehirler kırk yıllık işgal günlerinde demografik, sosyal ve kültürel açıdan Türk ve İslam kimliğini korumayı başardı. Bölgenin talihi, 1917’de yaşanan Bolşevik/Sovyet İhtilali ile değişti. İhtilal sonucunda Çarlık yönetimi yıkılırken onun yerini alan Sovyet hükümeti ise savaştan çekilme kararı aldı. 3 Mart 1918’de imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması Osmanlı Devletine doğu vilayetlerini işgalden kurtarma ve Elviye-i Selâse’yi geri alma fırsatı tanıdı. Anlaşmadan yaklaşık iki hafta önce başlatılan Türk ileri harekâtı da değişikliği askeri açıdan garanti altına aldı. Üç sancağın devri, takip eden günlerde yapılan bölgesel görüşmeler ve halk oylamasıyla kesinlik kazandı. 1918 yılının bahar ve yaz ayları bölgede Türk yönetimini tesis etme gayretleriyle geçti. Fakat Osmanlı ordularının Kafkasya dışında hızla gerilemesi, Türk hükümetini adım adım mütarekeye götürdü. 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalanması sancakların kaderini bir kez daha değiştirecekti. Zira bölgenin askeri ve siyasi geleceğini etkileyen maddeler söz konusuydu.” dedi.

“Mütareke girişimleri devam ederken Talat Paşa hükümeti Elviye-i Selase’yi elde tutmak amacıyla 21 Ekim 1918’de Güney Kafkasya ve Kuzeybatı İran’ın boşaltılmasına karar verdi.” diyen Hasgül konuşmasını şöyle sürdürdü:

“29 Ekim’de 9. Ordu komutanlığına gönderilen emirde altı hafta içerisinde Elviye-i SElase’nin doğusunun boşaltılması emri verildi. 9. Ordu kasım ayının son günlerinde bütün Güneybatı Kafkasya ile İran arazisini boşaltarak Elviye-i SElase’ye çekildi. Mütarekenin 11. Maddesi incelendiğinde Elviye-i Selase’nin tahliyesini öngörüyordu. Osmanlı hükümeti bu konuda harekete geçmeden İngiliz Kuvvetleri Başkomutanı General Milne 11 Kasım 1918’de 11. Madde uyarınca herhangi bir incelemeye gerek görmeden ve gerekçe sunmadan bölgenin tahliyesini talep etti. Bunun üzerine 9. Ordu’ya 9 Aralık 1918’de Elviye-i Selâse’yi boşaltma emri verildi.

Bölgenin tahliyesine başlanmışken Batum’un işgali, Türk hükümeti üzerinde ikinci şoka neden oldu. İngilizler, işgali kısa sürede mülki idareyi kapsayacak şekilde genişletti. Bunun üzerine Osmanlı Hükümeti, mülki idare ve diğer sorunları Mütareke Komisyonu’na götürdü. Fakat buradan beklenen netice alınamayınca Dahiliye Nezareti, Batum Mutasarrıflığı’na mülki idarenin İngilizlere teslim edilerek memurların geri çekilmesini emretti. Bundan iki gün sonra Meclis-i Vükelâ, Elviye-i Selâse’deki bütün mülki memurların geri dönmelerini içeren bir karar alarak, Kars ve Ardahan’da da mülki teşkilatın sonlandırılmasına karar verdi. Böylece mülki idarelere son verilerek devletin bölgeyle bağları kesilmiş oldu.

9. Ordu Karargahı herhangi bir olumsuzluğa meydan vermemek üzere 13 Ocak 1919’da Erzurum’a nakledildi. Diğer birlikler ise ancak 20 Şubat 1919’da planda öngörülen merkezlere ulaştı. Böylece Aralık ayında ortaya çıkan tahliye meselesi şubat ayında Elviye-i Selase’nin boşaltılmasıyla son bulmuş oldu.   

Kars’taki mülki idare, ordu ile beraber aynı gün Kars’tan ayrıldı. Bu tarih tesadüfî değildi. Mutasarrıf vekili Hilmi Bey, bölge halkının haklarını korumak adına şehrin idaresini İngilizler yerine Milli Şura’ya devretti.

Bölgede milli teşkilatlar ve şuralar, bir anda ortaya çıkmış ve buralarda görev alan isimler birbirlerini yeni tanımış ve kader birliği yapmış insanlar değildi. Rusya İmparatorluğu döneminden itibaren bölgede çeşitli adlar altında teşkilatlar meydana getirilmiş idi. Bunlar, Birinci Dünya Savaşı’nın yol açtığı felaketler karşısında silahlanmış ve Rus ve Ermeni mezalimine karşı mücadele etmişlerdi. Türk ordusunun ilerlemesiyle bunlara gerek kalmamakla birlikte, Mondros Mütarekesi’nin uygulamaları bu teşkilatları yeniden gün yüzüne çıkmaya zorladı.

Türk ordusunun Güney Kafkasya arazisini boşaltma emri alması, halk üzerinde korkunç bir etki meydana getirdi. Ahıska, Ahılkelek, Gümrü, Iğdır ve Nahçıvan ahalisi kendi kaderiyle baş başa kalmıştı. İngiliz, Ermeni ve Gürcü kuvvetlerine karşı teşkilatlanmaktan başka çaresi bulunmuyordu. Ahıska’da Ahıska Hükümeti, Iğdır ve Nahçıvan bölgesinde Aras Türk Hükümeti, Kars’ta Kars İslam Şurası bu ihtiyaç ve şartlar altında doğdu.

İngilizlerin himayesinde yönetimi ele geçiren Ermeni ve Gürcülerin kısa zaman sonra bölgeyi işgal ederek Ermenistan’a ve Gürcistan’a bağlama çabaları karşısında şuralar, bölgesel yönetim oluşturmak üzere Kars’ta Cenubî Garbi Kafkas Hükümeti’nin kurulmasına karar vereceklerdi.  

İngiliz askeri misyonu ve heyetler, 13 Ocak 1919’da Kars’a geldi. General Beach’in başkanlık ettiği İngiliz heyetinde bir albay, bir kurmay binbaşı, dört doktor ve 80 asker bulunuyordu. Ermeni heyetinde ise; askeri valinin müsteşarı sıfatıyla Ermeni hariciye memurlarından Karganof, albay rütbesinde bir jandarma komutanı, çeşitli rütbelerde 7 subay ve mülki idareyi oluşturmakla görevli 20 sivil memur bulunuyordu.

İngiliz askeri valisinin Kars’a gelişinden itibaren İngilizler üst yönetimi, Ermeniler alt yönetimi tesis etmeye başladılar. Buna karşı Türk halkı meydana getirdiği yerel teşkilatları, kongreler üzerinden bölgesel bir siyasal güce dönüştürmeye gayret etti. Zira Kars ve Ardahan kongreleri bölgesel seviyede bir siyasi güç ortaya çıkarma bakımından tarihte eşine az rastlanır bir teşkilatlanma örneğidir. Teşkilatlanmaya paralel olarak Türk halkı, Batum ve Ahıska’yı da içine alacak şekilde İngiliz-Ermeni-Gürcü ittifakına karşı askeri mücadele verecekti.

İngilizler bölgede Türk teşkilatlanmasına karşıydı. Şura’nın varlığına ve çalışmalarına sıcak bakmadıkları Kars ve Ardahan üzerinde tek söz sahibi bir teşkilata da dönüşmesini istemiyorlardı. İngilizlerin bu tutumu, Milli Şura’yı yeni ve kapsamlı adımlar atmaya zorluyordu. Şura hükümeti 15 Ocakta Kars’a geleceği bildirilen İngiliz heyetine Türk halkının siyasi haklarını ve Şuranın siyasi varlığını kabul ettirmek maksadıyla beş maddelik bir nota hazırladı.

Nota, Şura’nın bölgede çoğunluğu teşkil eden bir hükümet olduğu, Ermenilere azınlıktan öte bir muamele yapılamayacağı ve İngiliz üst yönetiminin hürmetle karşılanacağı ilkelerine dayanıyordu. Bu yaklaşım Osmanlı devletinin dış politikasıyla uyumlu olduğu kadar, İngilizlerin düşmanlığını da zayıflatmayı hedefliyordu. General Beach başkanlığındaki İngiliz heyetini, 13 Ocak günü Kars İstasyonunda Şura temsilcileri ve kalabalık halk kitlesi karşıladı. Fahrettin Bey’in takdim ettiği notanın içeriği General Beach’i memnun etmedi.  Şura üyeleriyle yapılan görüşmeler sonucunda Beach, İngiliz kuvvetlerinin şehre çıkmasına, Ermenilerin ise Gümrü’ye gönderilmesine karar verdi. Albay Temperley’i askeri vali atayarak, Şura ile beraber çalışmasını emretti.

Askeri Vali,  ilk iş olarak şura ile temas kurdu. İngiliz hükümetinin Şura’yı tanıdığını belirterek, kabinenin kimlerden oluştuğunu sordu. 17 Ocak’ta Şura hükümete dönüşmek üzere harekete geçerken, hükümet üyeleri listesi ertesi gün Albay Temperley’e ulaştırıldı.

İngilizlerin Kars’ın ve Ardahan’ın yönetimini Ermenilere havale etme gayretleri Şura yönetimini daha kapsamlı siyasi adımlar atmaya zorluyordu. Bu maksatla büyük kongre için harekete geçildi. Kars ve Ardahan kongrelerinin yapılmasında Ermeni ve Gürcü tehlikesi etkili olurken, büyük kongrenin tertip edilmesinde İngiliz üst yönetiminin politikası belirleyici oldu. Şura hareketinin varlığını koruyabilmesi, ancak bölgesel bir kuvvete dönüşmesiyle mümkündü. Aksi takdirde İngilizlerin milli teşkilatların yaşamasına müsaade etmeyeceği anlaşılmıştı.

17 Ocak 1919’da açılan kongreye Dr. Esat Oktay Bey başkanlık etti. 18 maddeden oluşan “Teşkilat-ı Esasiye”  kabul edilerek Cenubî Garbi Kafkas Hükümeti kuruldu. Cenubî Garbi Kafkas Hükümeti’nin sınırları Batum’dan Nahçıvan’a kadar uzanıyor ve hükümet sınırların korunmasını kendi üzerine alıyordu.

Şura’nın hükümete dönüşümü İngiliz yönetimi tarafından tepkiyle karşılandı. Vali Temperley, hükümet işlerine müdahale etmeyeceğine dair verdiği sözü bir kenara bırakarak Ermeni memurları işbaşına getirmek ve Ermeni muhacir ve mültecilerinin kabulü hususlarında hükümete baskıyı artırmaya başladı.

İngilizlerin faaliyetleri yönetimin Ermenilere devrine hazırlık şeklinde değerlendirildi.

Albay Temperley, görevde kaldığı süre içinde Ardahan ve Ahıska’daki durumu yakından takip ederek Gürcülerle temas kurmak için yoğun çaba harcadı. Bu süreçte İngiliz subayları, Kûr nehrinin batı kısmının; Ardahan ve kuzeyinin Gürcülere, doğu ve güney kısımlarının (Oltu, Göle, Çıldır, Akbaba, Kars ve Ağrı) Ermenilere bırakılacağı propagandasını yaparak Gürcüleri Cenubi Garbi Hükümeti ile savaşmaya teşvik ediyorlardı.

General Thomson’un 10 Mart 1919’da Kafkasya İngiliz kuvvetleri komutanlığına atanması, Cenubi Garbi hükümetinin kaderini değiştiren süreci başlattı. Bu dönemde İngiliz istihbarat raporları, Cenubi Garbi Hükümeti’nin ortadan kaldırılması gerektiği üzerinde duruyordu. Zira hükümetin Osmanlı üst kimliğini kuvvetlendirerek bölgeleri birbirine bağladığı ve İtilâf devletlerine karşı Türk-İslam unsurlarını daha sıkı mukavemet edecek hale getirdiği ifade ediliyordu. General Thomson, Türk hükümetine son vermek yönünde kanaate vardı.

25 Mart 1919’da Cenubi Garbi Kafkas Hükümeti Meclisi’nin istiklalini ilan etmesi, Hükümet-İngiliz yönetimi arasında ipleri kopardı. Bu durum karşısında General Thomson, yerelde siyasi çalışmaları tamamladıktan sonra Nisan ayı başında General Milne ile Batum’da bir araya gelerek hükümete son verme ve yönetimi Ermenilere devretme hususunda fikir birliğine vardı. Planı hayata geçirmek üzere Yarbay Preston görevlendirilirken, 6 Nisan’a kadar tam donanımlı bir İngiliz birliği, Tiflis’ten Kars’a hareket ettirildi. Ayrıca Ermenilerden müteşekkil 2 bin 500 kişilik bir kuvvetin Kars’a hareket etmesi emri verildi.

Kars’ta askeri üstünlük İngilizlerin eline geçtikten sonra harekete geçildi. 12 Nisan’da meclis binasına baskın yapılarak hükümeti dağıttılar. On iki hükümet üyesi tutuklanarak Batum’a sevk edildi, oradan da Malta’ya sürgün edildi.

İngiliz işgali, biri General Davie, diğeri General Thomson imzalı iki beyannameyle halka duyuruldu. 13 Nisan 1919’da vilâyet’te sıkıyönetim ilan edildi.

Cenubî Garbi Kafkas Hükümetinin ortadan kaldırılması İngiliz işgalini kalıcı hale getirirken, bölgenin üçüncü bir güce/Ermenistan’a devri ve ilhakı yönünde süreci de başlatmış oldu.

İngiliz askeri yönetimi, iki hafta boyunca şehri geçici idari heyetiyle yönetirken şehrin devri için Ermeni yetkililerle yapılan görüşmeler sonucunda Kars’ta Ermenilerin İngilizlerin yardımıyla hâkimiyet kurmaları konusunda, mutabakata varıldı. Ayrıca Ermeni idaresinin sağlamlaştırılması yönünde bazı uyarılarda bulundu.

Buna göre; halka ılımlı davranılacak, Preston’un kontrolünde kurulan yeni heyetle iyi ilişkiler geliştirilecek, hükümet içinde, zamanla Ermenilerin üstünlüğü ele almaları sağlanacak ve bölge üzerinde Ermeni nüfuzu tesis edilecekti.

General Davie ve Hatisyan arasında varılan mutabakata göre Ermeni memurlar ve sivil vali Karganof (Stephan Karganyan) ile Kars askeri komutanı General Osepyan (Harutyan Havsepyan) 19 Nisan 1919’da Kars’ta göreve başlayacaktı. 19 Nisan’da Karganof, Kars’a geldi. Buna mukabil General Osep¬yan 21 Nisan 1919’da 2 bin kişilik bir Ermeni kuvvetinin eşliğinde ve arkasında 50 bin kişilik Ermeni mülteci kafilesiyle hareket ederek 24 Nisan’da Kars’a girdi. 28 Nisan 1919’da Ermeni Alayı, İngilizlerden görevi devraldı. İstihkâmlarda ve şehirde Ermeni askerleri nöbet tutmaya başladı. Böylece Kars fiilen Ermenistan’a bırakılmış oldu. Vali Karganof ve General Osepyan, 30 Nisan 1919’da yönetimi ele aldılar.

Kars, Ardahan ve Nahçıvan’da İngiliz himayesinde Ermeni yönetiminin kurulma¬sı Erivan hükümeti başta olmak üzere Ermeni liderleri tarafından minnettarlıkla karşılandı.

Ermenistan Meclisi, kuruluşunun birinci yıl dönümünde, 26 Mayıs 1919’da, Kars’ı ilhak kararı aldı. Böylece dünya savaşında yer almayan ve Osmanlı Devleti’nin mücadele etmediği Ermenistan işgalci devlet olarak bölgede kontrolü ele aldı.

Ermenistan hükümeti Kars’ı Ermenistan’ın parçası yapmak amacıyla bir yandan Ermeni muhacirleri getirmek ve yerleştirmek, diğer yandan Türk-İslam unsurları terör, katliam, baskı vs. usullerle bölgeden uzaklaştırmak şeklinde iki faaliyet yürüttü. Böylece barış antlaşmasına kadar nüfus üstünlüğünü ele geçirecek ve bölge Ermenistan’da kalabilecekti.

Ermenistan Hükümeti, Türkleri sistematik şekilde göçe zorladı. Türk ahalinin önde gelen isimleri casusluk iddialarıyla tutuklandı. Malları ve evleri yağma edildi. Halka ağır vergiler getirildi. Vergiyi ödeyemeyenler iç kesimlere sürgün edildi. Bunların büyük kısmı bir daha evlerine geri dönemedi. Türk-İslam köyleri, devamlı surette baskına uğratılarak sözde silah araması adı altında malları, hayvanları ve evleri yağma edildi. Direnen köyler top ve makineli ateşiyle yok edildi.  Bütün bu kanunsuz uygulamalar bölge halkını Osmanlı topraklarına sığınmak zorunda bırakıyordu. Erzurum Valisi Münir Bey, 7-8 Haziran 1919’da Dâhiliye Nezareti’ne gönderdiği telgrafta; Ermeni zulüm ve baskısından dolayı yarım milyon Türkün Osmanlı Devleti’ne ya da İran’a sığınmak istediğini belirtmektedir ki, bu rakam zulmün büyüklüğünü ortaya koymaya yeterliydi.

Karabekir Paşa 15 Temmuz 1919 tarihi itibariyle Horasan’daki birlikleri denetlerken, Kars ve Kağızman’dan binlerce insanın her şeylerini terk ederek, sırf can ve namuslarını kurtarmak amacıyla aç ve perişan bir halde kendilerine iltica ettiğini, mülteci kafilelerinden birçoğuna bizzat tesadüf ettiğini, maruz kaldıklarını onların ağzından dinlediğini ve Ermeni katliamlarının Vilâyât-ı Şarkiye ahalisi üzerinde büyük tepkiye ve tesire yol açtığını bildiriyordu.

 Sınır köyleri, Ermenistan ordusu ve Taşnak çetelerinin saldırılarına en fazla maruz kalan yerlerdi. Bunun sebebi ahalinin Osmanlı Devleti ile olan bağını koparmak ve aynı zamanda Osmanlı topraklarına yönelik saldırılarda buraları üs ve ikmal merkezi olarak kullanmaktı.

Katliamların şiddet derecesi inişli çıkışlı bir seyir takip etse de hiç durmadan Doğu Harekatı’na kadar devam etti. Damat Ferit Paşa Hükümeti, işgal ve ilhak sürecine kayıtsız kalsa da 15. Kolordu Komutanlığı ve Erzurum Valiliği gelişmeleri takip etti. Bu kapsamda; Türklere yönelik katliamlar, muhacir hareketleri, İtilaf devletlerinin siyasi ve askeri temsilcilerinin faaliyetleri yakından izlendi. Bundan maksat bölgede yaşananları, Ermeni ve Gürcü hükümetlerinin faaliyetlerini Avrupa ve dünya kamuoyuyla paylaşmaktı.

15. Kolordu Komutanlığı, harekâta kadar bir yandan katliamlara ilişkin belgeleri toplarken diğer yandan bunları Türk ve Avrupa kamuoyuyla paylaştı. Nezaretlere gönderilen raporlarda olaylar yer, tarih ve şahıs ismi verilerek belirtildi. Bilgiler Erzurum’da bulunan İngiliz Kontrol Karargâhı Komutanı Yarbay Rawlinson’a da ulaştırıldı. Bunlarda Ermenistan Hükümeti’nin asayişi temin etmek bir yana, bozmak ve Türkleri ortadan kaldırmak için gayret sarf ettiği ortaya koyuluyordu.

Karabekir Paşa, Kars’ta gerçekleşen Ermeni mezalimini uzun bir rapor halinde 1919 yılı Eylül-Ekim aylarında Anadolu’da incelemelerde bulunan Amerikan Tahkik Heyeti Başkanı General Harbord’a iletti. Ayrıca Türk muhacirlerini General Harbord’un huzuruna çıkararak, generalin birinci elden bilgi sahibi olmasını sağladı.

15. Kolordu Komutanlığı eldeki belgeleri “1919-1920 Seneleri Kafkasya’da İslâmlara Karşı İcra Olunduğu Tebin Eden Ermeni Mezalimi” adıyla bir kitap halinde bastırdı. Kitapta Kars başta olmak üzere, bölgedeki katliamların intikam hırsının ötesinde bir plan dahilinde General Osebyan ve Vali Karganof’un emriyle yapıldığı ifade edildi.

Osmanlı Hükümeti, Ermenistan Hükümeti’ni protestolarla durduramayacağını görerek 15. Kolordu Komutanlığı’na seferberlik ilan etme yetkisi tanıdı. Yetki, Kolordu’ya sınırın geçilmesi halinde savunma harekâtı yapma hakkı tanıyordu. Seferberlik yetkisi doğrudan Evliye-i Selâse’de akan kanı durdurmasa da Ermenistan ordusunu sınırı geçme hususunda düşünmeye zorluyordu. Ardından 22 Mart 1920’de Ermenistan Hükümeti’ne verilen notada sınıra tecavüz edilmesi halinde ateşle karşılık verileceğine dikkat çekilerek, katliamların bir an evvel durdurulması istendi.

Türkiye-Ermenistan-Sovyet Rusya üçgeninde bulunan Kars’ın kaderi 1920 yılında değişecekti. Fakat bundan önce her iki sancağın anavatandan ayrılamayacağı gerçeği önce Erzurum ve Sivas kongresi kararlarına, ardından Misak-ı Milliye dâhil edildi. Bölgenin kurtarılması, Ankara Hükümeti’nin dış politikasında öncelikli yer etti. Ankara Hükümeti, Sovyet Rusya ile ittifak zemini ararken, önceliği Ermenistan sorununun çözümüne tanıdı.

Ermenistan Hükümeti’nin Sevr Antlaşması’nı esas alarak doğu vilayetlerini işgal girişiminde bulunması üzerine, 28 Eylül 1920’de Şark Harekâtı başlatıldı. 28 Eylül’de Sarıkamış, 30 Eylül’de Göle/Merdenek kurtarıldı. Türk ordusu Sarıkamış-Leloğlu hattına ulaşınca, Türkiye ile Sovyet Rusya arasında Türk-Ermeni barışının sağlanması için siyasi temaslar başladı. Görüşmelerden olumlu sonuç elde edilemeyince harekât 28 Ekim 1920’de tekrar başladı. Türk ordusu 30 Ekim 1920’de Kars’ı kurtararak, Ermenileri barışa zorladı. 7 Kasım’da Gümrü’ye girilmesiyle Ermenistan’ın direnci kırıldı ve 18 Kasımda taraflar arasında mütareke yapıldı. 3 Aralık 1920’de Gümrü Barış Anlaşması imzalanarak Kars’ın acı ve elem dolu günleri sona erdi.

Türk Hükümeti, milli mücadele döneminin ilk askeri ve siyasi zaferini kazanarak doğu sınırını güvence altına aldı. Ayrıca Sevr’i parçalamak ve yok etmek adına büyük bir adım atarken, İtilaf devletlerine karşı yürütülecek mücadelede moral üstünlüğü kazandı. Türk-Sovyet ilişkileri açısından da Kars, köprü görevi üstlendi.”

gecmisten-gunumuze-100.-yilinda-gazi-kars’in-kurtulusu!-(1).jpggecmisten-gunumuze-100.-yilinda-gazi-kars’in-kurtulusu!-(2).jpggecmisten-gunumuze-100.-yilinda-gazi-kars’in-kurtulusu!-(3).jpg

Önceki ve Sonraki Haberler