Açıklamada, bir yandan "Demokratik Açılım Süreci' ile oluşan umut, öte yandan Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelen şiddet, cinayet ve intihar haberlerinin umutsuzluğunun yaşandığı belirtildi. Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkede de kültürel muhafazakarlığın kadınlar üzerinden hayat bulduğu belirtilen açıklamada "Kadına yönelik şiddetin bu denli yakıcı yaşanmasının sebeplerinden biri ve tartışılmaz bir hak olan herkesin anadilini istediği gibi kullanma hakkı ne yazık ki Demokratik Açılım Süreci'nin en
kilitleyici konusu oldu. Belli ki önümüzdeki dönemin içinden çıkılmaz konularından biri olmaya devam edecektir" denildi.
Dil farkının ayıran değil yakınlaştıran, daraltan değil zenginleştiren bir fark olarak görülmedikçe bu durumun devam edip gideceği belirtilen açıklamada özetle şöyle denildi:
"Bir yandan batı dünyasına yakın olmak için batı dillerinin öğrenilmesi teşvik edilirken, öte yandan aynı kaderi, kenti, mahalleyi hatta sokağı paylaştığımız insanların en temel hakkı olan anadilini kullanma hakkının görmezden gelinmesinin derin çelişkisi, on binlerce insan ve otuz yılı aşkın bir zaman kaybederek, şiddetin hiçbir sorunun çözüm yöntemi olamayacağının tanıkları olduk. Yeni bir dünya için şiddetten, ayrımcılıktan, hiyerarşiden, yargılayarak uzaklaştıran dil ve davranışlardan arınmış yeni
bir dile ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Bütün farkındalıklarımızla, yaşanmakta olan sürece müdahil olduk ve olmaya devam edeceğiz."