Kars ve Çevresinde Ermeni Mezalimi

Kars ve Çevresinde Ermeni Mezalimi

Yazar Sultan Aydın’ın, “Kars ve Çevresinde Ermeni Mezalimi” konulu araştırma yazısı:

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞININ 100. YILI

KARS VE ÇEVRESİNDE ERMENİ MEZALİMİ

(NEDEN 24 NİSAN 1915 ERMENİ MESELESİ)

SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI NEDİR, NE DEĞİLDİR. HİÇ YAPMADIĞIMIZ BİRŞEY İLE SUÇLANIYORUZ. ERMENİ İSYANLARI DURMAYINCA 24 NİSAN 1915 YILINDA ERMENİLERİN İLERİ GELENLERİ YANİ ÖRGÜT ÜYELERİNDEN 245 KİŞİ TUTUKLANMIŞTIR.

TUTUKLANANLAR , ANKARA VE ÇANKIRI CEZA EVLERİNE GÖNDERİLMİŞTİR.

HİÇ KİMSENİN BURNU BİLE KANAMAMIŞTIR. 24 NİSAN 1915 BAĞIMSIZ BİR ERMENİSTAN HAYALLERİNİN SONA ERDİĞİ TARİHTİR.

 TEHÇİR UYGULAMASI 27 MAYIS 1915 YILINDA ALINAN KARARLA BÖLGEDE ZARARLI OLAN ERMENİLERİN DOĞU ANADOLUDAN SURİYEYE GÖNDERİLMESİ İLE BAŞLAMIŞTIR, BELGELERE GÖRE 458 BİN KİŞİDİR.

1-         BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE SONUÇLARI

2-SEVR ANTLAŞMASININ 88-93. MADDELERİNE GÖRE OSMANLI İMPARATORLUĞU’ NUN  PAYLAŞILMASI (10 AĞUSTOS 1920 )

3-MALTA SÜRGÜNLERİ- İNGİLİZ KRALİYET SAVCILIĞININ SORUŞTURMALARI

4-LOZAN ANTLAŞMASI VE SONUÇLARI ( 24 TENMUZ 1923 )

5-DAĞLIK KARABAĞ MESELESİ

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINA 16 ÜLKE FİİLEN KATILMIŞTIR.

Rusya,Fransa,İngiltere,İtalya,Amerika,Japonya,Romanya,Sırbistan,Belçika,Yunanistan,

Portekiz,Karadağ

YEKÜN         42.188.810

Almanya,Avusturya-Macaristan,Bulgaristan,Osmanlı Devleti

YEKÜN          22.850.000

TOPLAM 65 MİLYON 38.810 ASKER KATILMIŞTIR

ÖLÜ SAYISI  9.154.795

YARALI HASTA SAYISI 17.523.943

ESİR VE KAYIP SAYISI 7.858.639

GENEL KAYIP 38 MİLYON 823.686’DIR

            BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA 9 CEPHEDE SAVAŞTIK

1-Kafkas cephesi: Ekim 1914-Eylül 1918’sona erdi.

2-Sina-Filistin-Mısır cephesi:Aralık 1914-Ekim 1918’de sona erdi.

3-Çanakkale cephesi:Kasım 1914-Ocak 1916’da sona erdi.

4-Irak cephesi:Kasım 1914-Ekim 1918’de sona erdi.

5-Galiçya cephesi:Tenmuz 1916-Eylül 1917’de sona erdi.

6-Romanya cephesi:Eylül 1916-Nisan 1917’de sona erdi.

7-Makedonya cephesi:Eylül 1916-Ekim 1917’de sona erdi.

8-Libya cephesi:Eylül 1916-Kasım 1918’de sona erdi.

9-İran cephesi:Haziran 1916-Kasım 1917’de sona erdi.

            Savaşa:2 milyon 850 bin mehmedimiz silah altına alınmış,OsmanlıTürkiyesinde 1914-1918 yılları arasında insan kaybımız;ölü sayısı 941.980 yaralı ve hasta sayısı 990.00 esir ve kayıp sayısı 358.820 genel kaybımız 2 milyon 290 bindir.

            2843 top,145.868 piyade tüfeği, 682 makinalı tüfek,Hazine 500 milyon Osmanlı lirası zarara uğramış,elimizden çıkan arazi ise 1 milyon 127 bin kilometre karedir.

            Nüfus kaybımız 8 milyon 399.685’dir.

ANADOLU’DA ERMENİLER VE ERMENİ MESELELERİ

            Ermeniler Kafkasya’da ve bazı Anadolu şehirlerinde bölgeye hâkim muhtelif devletlere bağlı olarak dil, örf ve millî varlıklarını korumak için mücadele vermişlerdir.

Devamlı bir geçit ve hâkimiyet alanı olan bu bölgede kültürlerini geliştirme ve yayma imkânı bulamamışlardır.

            Bölgenin jeopolitik ve jeostratejik önemi yüzünden, küçük bir milletin buraya yerleşmesinin imkânsızlığı yüzünden zaman zaman batıya doğru göç etmek zorunda kalmışlardır.

 Selçuklular zamanında ise daha batıya göç ederek Müslümanlarla Haçlılar arasındaki savaşlardan faydalanarak küçük bir prenslik hâlinde başka devletlere uydu olarak yaşayabilen Klikya Ermeni Baronlu¬ğunu kurmuşlardır.

            Osmanlı Devleti’nin ilk kuruluş döneminde Ermeniler çoğunlukla Doğu Anadolu ve Kafkasya’da gruplar hâlinde dağınık bir vaziyette İran, Bizans, Gürcü, Selçuklu Devletleri ve değişik küçük devlet ve beyliklere bağlı olarak yaşamaktaydılar.

            Osmanlılarla ilk ilişkileri, Ermenilerin çok azınlıkta oldukları Batı Anadolu’da başlamıştır. Çukurova’dan Karaman ve Kütahya’ya gelmiş olan Ermeniler, Osman Gazi’nin 1324 tarihinde Bursa’yı devlet merkezi yapmasıyla Ermeni ruhanî reisliği Bursa’ya taşınmıştır.

            Tarihte Ermenilerin talihi Fatih’in İstanbul’u fethetmesiyle başlamıştır.

Şayet İstanbul fethedilmeseydi ve Ermeniler buraya yerleştirilmeseydi, günümüzde Ermeni mevcudiyetinden bahsetmek bile hayal olurdu.

            Fatih’in dahilî siyaseti; bütün vatandaşların din, dil, ırk ve mezhep farkı gözetmeksizin hepsinin sevgi ve teveccühünü kazanmak olmuştur.

            Babasının vefatı dolayısıyla Edirne’den Bursa’ya geldiğinde buradaki Ermenilerin içtimaî durumlarını öğrenmek maksadıyla ruhanî reisleri ile tanışmak istemiştir.

Fatih İstanbul’u aldıktan sonra, sırf kendi teşebbüsü ile Ermenilerin Bursa’daki ruhanî reisleri Hovakim’i İstanbul’a getirerek, Rum Patrikliği’nin yanında, bir de Ermeni atrikliği kurdu (1461) ve Ermenileri de bu patriklik ile idare etti Hovakim’i patrik tayin ederek Ermenilere patriklik verme hususundaki ferman hâlen Kumkapı Ermeni Patrikhanesi’nde muhafaza edilmektedir.

            Bu fermanla Rum patriğine verilen haklar aynen Ermeni patriğine de verilirken ilâve olarak İstanbul ve bilumum Osmanlı İmparatorluğu dâhilinde bulunan bütün Ermenileri ve hatta Rum olmayanları da kapsıyordu.

İstanbul’un fethi Türkleri sevindirdiği kadar Ermenileri de sevindirmiştir.Kayseri, Sivas, Diyarbakır, Erzurum, Erzincan, Bayburt ve Divrik eyaletlerinden özellikle Ermeni sanat ve ticaret erbabı payitahta gelerek muhtelif semtlere yerleşmişlerdir.

            Fatih’in Karaman’ı fethetmesiyle buraya Çukurova’dan gelme çok sayıda Ermeniyi İstanbul’a getirerek Samatya’yayerleştirmiştir.

            1514 tarihinde Yavuz Sultan Selim Tebriz’den, 1534 tarihinde Kanuni Van ve havalisinden kuyumcu, sarraf, kalfa, mimar ve fikir adamı birçok Ermeniyi alarak İstanbul’ yerleştirmiştir.

Ermenilerin memlekete bağlılıklarını fiîlen gören ve kendilerine verilen işleri başarı ile bitirdiklerini müşahede eden hükümet adamları, bu sadık vatandaşlarını (tebaa-ı sâdıka veya millet-i sâdıka) sevmeye ve kayırmaya başlamışlardır.

            Bu sayede Ermeniler arasında şu söz âdeta bir darb-ı mesel hâline gelmiştir. “Türkün itimat ve teveccühünü bir kere dahi olsa kazanacak olursan, kâfidir. O sana bütün varlığı ile bağlanır. Çünkü onda takdir kudreti mevcuttur”.

            İstanbul’un fethinden itibaren günden güne çoğalan Ermeniler 180 senelik ikâmetten sonra İstanbul’un yerlisi olmuşlardır.

            Bundan sonra gelen Ermeniler yeni gelme sayılarak yerliler tarafından hoş karşılanmamışlar ve aralarında yıllar sürecek olan mücadele başlamıştır.

            Doğulu veya Çukurova!!olmak yüzünden Gregoryan Ermenilerle Katolik ve Ortodoks Ermeniler arasındaki bu mücadele devam ederken hiçbir tarafın Türklerle bir anlaşmazlığı yoktu. Onlar tarihin hiçbir devrinde hiçbir ırk veya dinin hiçbir memlekete vermediği hoşgörüyü ve hakkı Osmanlı yönetiminde bulmuş ve yaşamışlardır.

            ERMENİLER KAMU HİZMETLERİNDE ÖNEMLİ YERLERE DE GELMİŞLERDİR.

            Osmanlı tarihi Ermenilerden 29 Paşa, 22 Bakan, 33 Milletvekili, 7 Büyükelçi, 11 Başkonsolos ve Konsolos, 11 Üniversite Öğretim Üyesi ve 41 Yüksek Rütbeli Memur kaydetmekte¬dir.

Hatta Bunlardan bazıları Dışişleri, Mâliye, Ticaret ve Posta Bakanlığı gibi önemli görevlere getirilmişlerdir.

            1753- 1853 yılları arası Ermenilerin altın devridir. Ermeniler bu devirde her sahada ileri gitmişlerdir. Hatta birçok sahada Rumları bile geçmişlerdir.

Bilhassa sanatlarını geliştirmek için meydanı oldukça müsait bularak bu sayede az zamanda büyük servet sahibi olmuşlardır.

            Hatta denebilir ki, II. Mahmud’un nimetlerinden en fazla faydalananlar Ermeniler olmuşlardır.

Darphane gibi devletin en fazla hassasiyet gösterdiği bir müessesenin idaresi bile tâ ilk zamanlardan beri Ermenilerin idaresine verilmiştir.

            Osmanlı Ermenileri, Türkiye’de sâkin bir hayat sürüyorlar ve hallerinden tamamen memnun yaşıyorlardı.Askerlikten ayrı tutulmaları nedeniyle de nüfusları artmış ve sosyal durumları oldukça gelişmiştir.

            Ne kadar tuhaftır ki, pek memnun oldukları askerlik muafiyetini asırlarca bir ayrıcalık olarak kabul eden Ermeniler, özellikle XIX. yüzyılda bunu kendilerinden esirgenen bir hak olarak ileri sürmüş, bu hakka sahip olduktan sonra da devletin verdiği silâhla Devlete baş kaldırmışlardır

Çarlık Rusyası Balkanlar’da Osmanlı İmparatorluğu’na karşı birçok ayaklanma başlatmıştır.

1854 Kırım Seferi’nde Türklerle Batı memleketleri Rusya’ya karşı birleşmiş olduklarından Rusya’nın Türkiye’deki Hıristiyan azınlıklara karışması ve etkisi bir süre durmuştur.

Fakat bu defa da maceracı teşvikçiler ortaya çıkmış ve ilk ciddi ayaklanma 1868’de Zeytun’da başlamıştır.

            Rusya, Türkiye’deki azınlıklara bağımsızlık verilmesini isterken Rusya’daki azınlıklarn durumu Türkiye’dekilerle mukayese edilemiyecek kadar kötüydü.

1870- 1871 Alman - Fransız savaşından sonra Rusya yine meydanı boş bularak Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışmaya başlamıştır.

            1876’da Birinci Meşrutiyet ilân edilerek durumdan Ermenilerin de çok memnun olduğunu ve bu sonucun Ermenilere”Ermeni İstiklâl İdealini” unutturacağını hesaba katan Rusya, yine Ermenileri kışkırtmış ve Balkan Devletİeri’ne tanınan haklardan kendilerinin de istifade etmeleri için Ermenilerin içine fitne sokmuştu.

            Bu tarihten sonra çeşitli amaçlar güden, fakat, gerçekte Avrupalıların ve Rusların yardımıyla istiklâllerine ulaşmayı hedefleyen bir sistem içerisinde çalışmak üzere dernekler kurmaya başlamışlardır.

            Oysa Ermenilerin durumu Balkanlar’daki diğer milletlere hiç benzemiyordu. Ermeniler daha Osmanlılar Anadolu’ya yerleşmeden önce Anadolu’ya yayılmış, hiçbir şehirde çoğunluk olmayan bir azınlıktı.

            Türkiye’de yaşayan Ermenilerin çoğu İran ve Kafkasya gibi değişik ülkelerden gelerek Anadolu’ya yerleşmişlerdi.

            Osmanlılar hiçbir ülkeyi Ermenilerden değil, onlara hâkim olan başka devletlerden almışlardır. Ermenilerin çoğunluk, Türklerin azınlık olduğu hiçbir şehir veya vilayet yoktu.

Bu defa Patrikhane de işe karışmıştı. 1876’da Patrikhane tarafından hazırlanan bir bildiri İngiliz Hariciye Nazırı’na sunulmuştur. Yine Patrikhane bu bildiriden sonra Anadolu’daki Ermeni cemaatına tesir ederek bu bildiriyi destekler mahiyette şikâyette bulunmalarını istemiştir.

Din kisvesi içinde politika yapmak suretiyle insanları birbirine düşürmekle dünyada hiçbir dinin kabul etmeyeceği bu faaliyeti Ermeni din adamları yürütmüşlerdir.

 Osmanlı Ermenileri arasında ilk millî hareketin başlama tarihi 1860’dır. Bu tarihlerde sosyal amaçlarla kurulmaya başlayan dernekler, sonradan kurulan ve dış teşvik ve yardımlarla Türk Ermenilerini devlete karşı ayaklandıran komitelerin ilk çekirdekleri olmuştur. Bu yüzden komitelerden evvel bu dernekleri bilmek gerekmektedir.

ERMENİ CEMİYETLERİ

            Bu konuda ilk teşebbüs Adana bölgesinde 1860 yılında kurulan”Hayırsever Cemiyeti”dir.

Bunu”Fedakârlar Cemiyeti” takip etmiştir.

            Van bölgesinde kurulan “Araratlı”, merkezleri Muş’ta bulunan “Mektep Sevenler”,

 “Şarklı” “Kilikya” Cemiyetleri kurulmuş, bunlar daha sonra birleşerek “Ermenilerin Muttehid Cemiye¬ti” adını almıştır.

            1880 yılında Erzurum’de “Silâhlılar Cemiyeti”, “Milliyet perver Kadınlar Cemiye¬ti”, “Ermenistan’a Doğru Cemiyeti”,

1872’de Van’da “İttihat ve Halâs Cemiyeti”,

1882’de yine Van’da “Karahaç Cemiyeti” kurulmuştu.

            İstanbul’da”Ermeni Vatanperver İttihadı”,Erzurum’da”Müdafaa-ı Vatandaşlar Cemiyeti” kurulmuştur.

Bilhassa bu cemiyet Erzurum’da düzenli askerî eğitim yapan çeteler yetiştirmiş silâh ve askerî depolar yaptırmıştır.

            Bu cemiyetlerin çoğunluğunun kurucusu Kafkasya’lı ve Rus vatandaşı olan Ermenilerdi.

Çarlık Rusyası’nın yönlendirilmesiyle yapılan bu çalışmalar sonucunda önce HINÇAK Komitesi kurulmuş, daha sonra da bu komitenin ikiye bölünmesiyle Kafkasya’daki “Genç Ermenistan” e diğer adlar altında çalışan komiteler birleşmiş ve TAŞNAKSUTYUN (TAŞNAK) Komitelerini kurmuşlardır. Bu iki komiteden ayrı tamamen siyasî gaye ile kurulmuş RAMGAVAR partisi de mevcuttur.

ERMENİ İSYANLARININ HAZIRLIK SAFHASI

            19. yüzyılda”Şark Meselesi”ni kendi menfaatleri istikâmetinde halletmek isteyen emperyalist devletlerin tahrik, teşvik ve yardımları İle Ermeni isyanlarına hazırlık olmak üzere pek çok “cemiyet” kurulmuştur.

            Bu cemiyetler özellikle Rusya’dan büyük yardım görmüş, Ermeni din adamları ise bu cemiyetlerin başkanı ve çalışan üyeleri olmuştur. Hemen her yerde çıkan Ermeni ayaklanmalarında papazlar isyanların çıkmasında bizzat çalışmış, çoğu zaman bu ayaklanma ve katliâmları kendileri yönetmişlerdir.

            Ermeni ruhani reisleri dinî görevlerini bir yana bırakıp işi tamamen politikaya dökmüşlerdir.

Türkiye’deki Ermeni ayaklanmalarının dışırdan destek gören çeteler kadar, Osmanlı Devleti’nin Ermenilere verdiği fazla serbestiden, yabancıların karışması ile suçluların cezalandırılmamasından ve maceraperestlerin bu tutumdan cesaret almalarından ileri geldiğini kabuletmek lâzımdır.

1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında Osmanlı Devletinin yenilmesinden yararlanan Ermeniler, Ayastefanos (Yeşilyurt) ve Berlin Anlaşmalarına doğu illerinde uygulanacağı yolunda bir madde konulmasını başarmışlar.

            1877’de Hınçak (Çan) ve 1890’da Hay HegapohaganTaşnaktustyuf (Ermeni ihtilalcıları birliği) nin kısaltılmış şekli olan “TAŞNAK” adı ile iki komite kurulmuş,

     MARXİST-Sosyalist fikirleri etkisinde kalan bu komiteler, Erzurum ve İstanbul 1882 tarihinden 1909 tarihine kadar geçen zaman zarfında adından bahsedilmeye değer 38 isyan çıkarmışlar, bu isyanlardan 30 kadarı 1895 ile 1909 yıllarıarasında gerçekleşmiştir. Kumkapı Ermeni patrikanesi önünde 1890 gösteriler:

            (1892-1893) Kayseri, Merzifon,Yozgat ;

            1894’de Sason ayaklanmaları ;

            1896’da Galatadaki Osmanlı Bankasına baskın,

            1905’de İkinci Abdülhamid’e karşı Yıldız suikastı düzenlenmiş,

            1909’da Adana vakassını çıkarmışlar.

            Birinci Dünya Savaşında geniş çaplı bir ayaklanmaya hazırlanmak üzere Anadolu içinde gizli silah depoları kurmuşlardır.

            Erzurum milletvekili olan Taşnakçı Karakinpastırmaycıyan 1914 yılında Avrupa’dan Rusya’ya geçerek, Kafkaslara gelmiş, Türklere karşı savaşmak üzere gönüllü Ermeni “İNTİKAM” taburları kurmuştur.

            Anadolu komiteleri de buralardaki Ermenileri silahlandırarak, düşman o bölgeye gelmeden Ermeniler bağımsızlık ilan yoluyla Osmanlı silahlı güçlerini iki ateş arasında bırakmışlar.

Bu sayı komitelerin isyan çıkarma hususundaki faaliyetle¬ri hakkında bize bir fikir vermektedir.

1914- 1915 yıllarında Ermenilerin Süleymanlı’da, Kayseri’de, Bitlis’te, Sivas’ta, Trabzon’da, Ankara’da, Adana’da, Urfa’da, İzmit ve Adapazarı’nda, Hüdavendi- gâr (Bursa)’da, Van’da, Musa Dağı’nda, Diyarbakır ve Ma’mûretü’l-Aziz’de birçok olay çıkararak insan akıl ve mantığının kabul edemeyeceği vahşetler sergilemişlerdir.

ZORUNLU GÖÇ NASIL GERÇEKLEŞTİ?

Bakanlığın müracaatı üzerine üç maddelik bir kanun çıkarmıştır. Bu kanunla ordu ve bağımsız kolordu ve fırka kumandanlarına, karşı koyma, silahlı saldırı ve mukavemet gösterenlere şiddet kullanılması; askeri kurallara aykırı davranışta bulunanlarla, casusluk ve ihanetleri söz konusu olacak köy ve kasabalar halkını ayrı ayrı veya topluca başka yerlere sevk ve yerleştirmeleri yetkisi verilmiştir.

27 Mayıs 1915 tarihinde alınan “sevk ve iskân kararı”, bu kanuna dayandırılmıştır.

Zorunlu göç, Çanakkale, Kafkasya ve Suriye’de savaşan Osmanlı ordularının lojistik destek yollarına yakın yerleri ve bu yolları birbirine bağlayan üçgen içerisinde yer alan yerleşim alanlarındaki Ermeniler ile örgütlere destek veren tüm Ermenileri kapsamıştır.

Zorunlu göçten, Ermeni örgütlerine destek vermeyen Ermeniler, sanatkârlar, iş adamları, askeri personel, yaşlı kadın ve erkekler ile kimsesiz çocuklar, Protestan ve Katolik Ermeniler muaf tutulmuştur.

Göç ettirilmelerine karar verilenlerin, savaş alanına uzak olan Osmanlı topraklarından Suriye ve Şehr-i Zor bölgesine nakledilmeleri kararlaştırılmıştır.

Naklin kolaylıkla gerçekleştirilmesi için ana yollar ve tren yollarının seçildiği belgeler¬den anlaşılmaktadır.

Beş merkez, ana toplama alanı olarak belirlenmiştir. Sevk ve iskâna tabi tutulacaklara, hazırlık yapmaları için, genel olarak bir hafta ile onbeş gün arasında süre verilmiştir.

Göç emri verilen Ermeniler, çoğu defa 2000’er kişilik kafileler halinde sevk edilmişlerdir.

Kafileler,imkân nispetinde jandarma koruması altında gönderilmiştir. Ayrıca “sevk ve iskân” kararı alman şehirlerdeki Ermenilerin tümü Suriye’ye nakledilmemiş, örgütlerle doğrudan ilişkisi görülmeyenler, çevre Anadolu şehir ve kasabalarına nakledilmişlerdir.

Sevk ve iskân şeklinde tanımlanan Ermenilerin zorunlu göç kararının hemen ardından, 28 Mayıs 1915 tarihinde vilayetlere gönderilen talimatnameyle, göçe tabi tutulanların hangi şartlarda ve nasıl bir uygulamayla nakledilecekleri belirlenmiştir. Osmanlıca olan ve onbeş maddelik bu talimatnamenin maddelerinin tümü, önemi dolayısıyla, aşağıda verilmiştir:

“Savaş ve olağanüstü siyasi zaruret dolayısıyla başka bölgelere nakilleri gerçekleştirilen Ermenilerin yerleştirilmeleri, yiyecek ve diğer ihtiyaçlarının temini hakkında talimat¬name.

GİZLİDİR

Madde 1- Nakli gereken halkın sevk edilmeleri, o bölgedeki devlet memurlarınca yerine getirilecektir.

Madde 2- Nakledilecek Ermeniler, bütün kıymetli taşınabilirlerini ve hayvanlarını birlikle götürebileceklerdir.

Madde 3- İskân bölgelerine sevk edilen Ermenilerin, yolculukları sırasında, can ve mallarının korunması, yiyeceklerinin ve rahatlarının sağlanması, yolları üzerinde bulunan vilâyet görevlilerine aittir.

Bu konudaki herhangi bir gecikme ve ihmalden her kademedeki devlet görevlileri sorumludur.

Madde 4- İskân bölgelerine varan Ermeniler, durum ve şartlara göre, ya bireysel olarak mevcut köy ve kasabalara eklenecek evlere veya hükümet tarafından belirlenecek köylere yerleştirileceklerdir.

Yeni kurulacak köylerin sağlığa zararlı olmayacak ve ziraat yapılabilecek yerlerde kurulmasına bilhassa dikkat edilecektir.

Madde 5- İskân bölgelerinde, şayet köy kurulması için boş veya boşaltılmış devlet arazisi bulunamazsa, devlete ait çiftlik ve köyler bunun için tahsis edilecektir.

Madde 6- Ermenilerin yerleştirilecekleri köyler ve kasabalar ile yeniden kurulacak köylerin sınırlarının, Bağdat demiryoluna yirmibeş kilometre uzakta bulunması şarttır.

Madde 7- İlâve suretiyle köy ve kasabalara yerleştirilen Ermeniler ile yeni kurulan köyde iskân edilenlerin nüfus kayıtlarına esas olacak şekilde, her bir ailenin ismi, tanındıkları lakapları, hangi sanata sahip oldukları, iskân bölgesine ne zaman geldikleri, ayırt edilmeksizin bütün bireyleri tek tek kaydedilerek defter haline getirilecektir.

Madde 8- Kararlaştırılan yerleşim bölgesine ulaşan bir kimsenin, bağlı bulunduğu komisyonun bilgisi olmaksızın ve devletin güvenlik güçlerinden belge almaksızın başka bölgelere gitmesi yasaktır.

Madde 9- Kararlaştırılan bölgelere ulaşan ahalinin, yerleştirilinceye kadar yiyecek ve içeceklerinin temini, muhtaç durumda bulunanların evlerinin yapılması, muhacirin tahsisatından karşılanmak üzere kesin olarak hükümetçe yerine getirilecektir.

Madde 10- Yiyecek-içeceklerinin temini, yerleştirilmeleri ve bununla ilgili uygulamalar ile halkın sıhhati konusunda

itina gösterilmesi, ayrıca sevk edildikleri için gönüllerinin hoş tutulması, bulundukları bölgenin en üst düzeydeki idarecileri başta olmak üzere Muhacirin Komisyonu’na aittir. Muhacirin Komisyonu bulunmayan yerlerde kuralına uygun olarak kurulacaktır.

Madde 11- Yiyecek-içecek ve yerleştirme işlerinin aksatılmadan yerine getirilmesi için gerekli memurların tayini valilere aittir.

Madde 12- Yerleştirilen her aileye, ekonomik durumu ve ihtiyacı göz önüne alınarak yeterli miktarda toprak verilecektir.

Madde 13- Arazinin niteliği ve tahsisi işleri muhacirin komisyonu tarafından yerine getirilecektir.

Madde 14- Tahsis edilen arazinin sınırı ve kaç dönüm ola¬cağı belirlenecek ve sahibine geçici tahsis belgesi ile verilecek, daha sonra tapu ve emlâk işlerine esas teşkil edecek şe¬kilde düzenli olarak deftere kaydedilecektir.

Madde 15- Ziraat yapan veya sanat sahibi olan ihtiyaç sahiplerine, belli miktarda sermaye veyahut alet-edevat verilecektir”.

Yukarıda görüldüğü üzere Osmanlı Devleti, sevk ve iskân işlerinin doğru olarak yürütülmesi için teferruatlı bir önlem paketi hazırlamıştı. Ayrıca sevk edileceklerin geride bıraktıkları emlâkleri için de yine geniş bir talimatname göndermiştir. Bu talimatnamenin belli başlı maddeleri ise aşağıda verilmiştir:

1-         Başka bölgelere nakledilen Ermenilerin geride bıraktıkları emlâk ve arazilerinin idaresi emlâk-ı metrûke komisyonlarına verilmiştir.

2-         Köy ve kasabaların tahliyesinden sonra, nakledilen ahaliye ait binalar ve içindeki eşyalar, idare komisyonunca derhal mühürlenecek ve muhafaza altına alınacaktır.

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA ERMENİLER

            1917’de başlayan Rus kominist İhtilalinden sonra Kafkaslar’da Ermeni, Azeri ve Gürcü halktan oluşan bağımsız bir yönetim (SEYM HÜKÜMETİ, Başkenti Tiflis) kurulmuştur.

            (Aralık 1917) / 25 Nisan 1918’de Kars’ı alarak burada tutunmak isteyen Ermeniler, Osmanlı Ordusu ile gelenleri üzerinde askeri ve diplomatik yollardan bu idareye baskı yaparak önce Rusya’dan kopmuş, sonra da üç ayrı Cumhuriyete bölünmüşlerdir. Böylece 28 Mayıs 1918’de Kafkasya’da Taşnak komiteleri yönetiminde bir Ermeni Cumhuriyeti kurulmuştur.

            30 Ekim 1918 Mondros Mütakerisine göre Türk Ordusu 1914 sınırı gerisine çekilene, 5Kasım 1918’de merkezi Kars olmak üzere “Milli İslam Şurası” adı ile hükümet kuruldu. İngiliz Kafkas Ordusu 13 Nisan 1919’da Hükümeti dağıtır. Kars’ı Ermenilerce, Ardahan’ı Gürcilere vermiştir.

            Kazım Karabekir Paşa’nın Komutasındaki 15. Kolordusu Ermenilerin 2-3 Aralık 1920 Ermeni taşnakları imzaya zorlatılmıştır.

            Ermeni Komiteleri, Ermenistan’a girmişler ve SSC’yi ilan etmiş bulunuyorlardı.

LOZAN’DA ERMENİ MESELESİ

            Ermeniler, Ermeni davasını savunmak için Lozan’a bir delegasyon göndermiş¬ler, İngiltere ve Fransa’dan yardım istemelerine rağmen tatmin edici bir cevap alamamışlardır. Bunun üzerine Lozan Konferansı’na Türkiye’den toprak isteklerini ihtiva eden bir bildiri sunmuşlardır. Ermeni işi Lozan’da azınlıklar problemi arasında görüşülmüştür. Böyle bir problemin Lozan görüşmelerinde ele alınması kesinlikle yolsuzluktur.

KARS VE ÇEVRESİNDE ERMENİ MEZALİMİ

            Vaktiyle milli şura askerlerinden iken terhis edilen 100 Türk islam, şehirden toplanarak zulüm ve işkence ile yok edilmiştir.

            1919 haziranında Türkler’i Sumbatoğlu Murak-Nazik 500 atlı ile Kars’a bağlı Hacıhalil köyündeki 8 kişiyi Küçük yusuf, Hacımaho (Verimli) Sanaköy (Aslanızı ve Ağadeve) köylerine hücum ederek 30 kişiyi şehit etmişlerdir. Aynı köylerden 10 Bin koyun, 500 sığır 200 Bin nakit para ve değerli eşyaları alınarak Kars’a götürmüşlerdir.Bu cinayetlerin ve yağmalar Genaralosepyan vali Karganof’un buyruğu ile yapılmıştır.

            1919 Aralık ve 1920 Ocak ve Şubat aylarında Genaral Osepyan’ın kumandasındaki asker birlikleri, Kars çevresinde bulunan Karapınar, Çamurlu, Akkom (Akdere) Gölbaşı Berdik (Alçılı) Aynalı, Kızılçakcak (kayadibi) köylerinde 100’den çok suçsuz masum insanı öldürdükten sonra 2 bin koyun, sığır, 100 bin liralık ve değerli eşyaları alınmıştır.

            Civar Köylerden Ermeni zulmü ve vahşiliğinden dolayı Kars yanlarını bırakarak Göle ile Çıldır çevresine kaçmaya mecbur kalan kadın ve çoçuklar olmak üzere 500 kadar insan soğuktan donarak ölmüşlerdir.

            - 20 Ocak 1920 günü Arpaçay-Akyaka-Şehnalar köyüne hücum edilerek zırhlı vagonlardan Top ataşlari yapılmış,500 den çok kadın çocuk şehit edilmiştir.kaçabilen 200 kadar Türk ve İslam da kar ve tipiden boğularak Allah’ın rahmetine kavuşmuşlardır.

            - Kars Sancağına bağlı Digor Bucağından 38 köyü Ermeniler yakıp yıkmış. 14620 Erkek kadın çocuk olmak üzere öldürmüşlerdir. Heryeri yağmalamışlardır.

            YAKILIP YIKILAN KÖYLERİN ADLARI:

            - Digor- Pazarcık- Türkmenaşan (kırdamı)- Sorkunlu,- Alem,- Meğazberd (bugün de ızsızdır.)- Alaca,- Türk söğütlüsü (Söğütlü)- Bakran,(Kilittaş)-Ayran döken ızsızdır, Komık (yine ızsızdır)- Yukarı-arecık,  aşağı aracık ikisi’de ızsızdır, Kızıl mağara, ketanikisi’de ızsızdır, Karabağ, Çatak Dolamaçızsızdır, kesko,( sorguç,kavak) Karakule, Horsun ızsızdir. Kaya kumu’daızsızdır. Deliler,Pifik, Yukarı karagüney, Aşağı karagüney,Abu- Şaban, Arpalı,Boşköy,

            Telikızsızdırve Halımcan,Taşnık(Şenol),Yukarı çırıklı,Aşağıçırıklı,Halıkulak,Hüseyinkendi,Kalaköyızsızdır.

            SARIKAMIŞ VE BAĞLI YERLERDEKİ ERMENİ MEZALİMİ

            Ermenilerin Sarıkamış’a gelişinde, Kaymakam Varcıbet Agop, öncüleri şüra hükümeti hizmetinde telefoncu olan Türk’ü acıklı bir sürette öldürtmüştür.

            Ermeniler mescitli köyüne baskın yaparak Derviş Ağa,ile aile reislerinden 20 kişiyi öldürüp, mallarını eşyalarını götürdüler.

            1920 yılı Nisan’ında başlayarak Genaral Osepyan ve Vali Kurganofile, Alay kumandanı Mirmanof’un emirleriyle Osmanlı muhacirleri olan Ermenileri Sarıkamış köylerine yerleştirmeye başladılar. Bundan sonra çete başı Sebo’nun Mevzarıst, Şabo Murat Çavuş Nazık, Sarıkamış jandarma kumandanı Kör-Arşak Hayrıbet birer birer Türk köylerini yağma yıkıma başladılar.

            YAĞMA VE YIKIMA UĞRAYAN KÖYLER

            Aşağı ve Yukarı Kotanlı,Oluklu, Tuzluca, Akyar, Karahamza,Iğdır, Tuzluca, Akyar, Karaçay, Akpınar, Alisofu,Çavlak, Kırkpınar, Karnakazı (kırbıyık)Sıpkor (yamaçlı), Katranlı, Bölükbaşı, Leloğlu, kamışlı, çıplaklı,Aşağı-saluk (aşağı sallıpınar)Verişan, (Gürbüzler) boyalı, Akçakala Başköy, Karakale, (öteki Katranlı, imirhan bugünde ıssızdır) Zellice, (Darboğaz) Yenice,Hasbey,Sübhanazat(Çaybaşı)Bu 32 köyden bir kısmı, kısmen bir kısımınında tamamı yakılmış.1970 kişiyi kırıp yok etmişler, katranlı da üç büyük yapı içinde 800 Türkü yakmışlar diğer kalanları Türkiye’ye sığınmaya mecbur etmişler..

            10 ve 14 Eylül 1919 ayında Karaurgan ve Yukarı mıcırgert (çamyazı) Bardız’daki Zakım 1920 Yılında Güreşken, Zakım, Çermik, Vartanat, Kürkçü mitinder, Ehrız, Posik, Temurkışla, Vank, Nüsünk, Katresi, Pertus, Tirpenek ve diğer köylerden 912 köylüyü bir kısmını kurşunla bir kısmını da yakarak şehit etmişlerdir. 150 evide yakıp yıkmışlar. Birçok kız ve kadınlara canavarca dokunarak ırzlarına geçmişler. 29 genç kızı alarak birlikte götürmüşlerdir. 125 öksüz çocuğu da Açıklı suretle öldürerek diğer çocuklarıda kars’a göndermek bahanesi ile 150 insanı da götürüp orman içinde öldürmüşlerdir. (1920 yılı Ocak ve Şubat aylarında)

ZERUŞAD ARPAÇAY BÖLGESİNDEKİ MEZALİM

            Zeruşad (Arpaçay) ilçesi merkez, Susuz bucağı ve Arpaçay boylarındaki Akbaba bölgelerinede Ermeniler Türk ve Müslüman ailelere saldırmaya başladılar. 1920 Ocak ve Şubat aylarında Zaruşad ilçesi Göğercin,Mamaş (Kırçiçeği) İncili, Pınar, 45 kişiyi ateşle yakarak şehit etmişler.

( GENÇ KIZLARDAN 30’UNU GÜMRÜYE GÖTÜRMÜŞLERİDİR.)

            28 Şubat da Ermeniler yeniden Zaruşad ilçesine taarruza geçmişler.28 köyü yakıp yıkmışlar. Kadın ve çocuklarında içinde bulunduğu (2 bin) insanı şehit etmişler. Bu köylerin genç ve güzel bakirelerinide birçoklarını 13 kızağa doldurarak, Gümrüye ve 6 Kızak ile Kars’a götürüp Ermeni canavarlarının evine dağıtmışlar. Hayvanlık duygularını doyurmak için sürekli tutsaklık altına almışlar.

Kars’ta bir Pazar açılmış, bilhassa kadınların sırmalı ve işlemeli gömlekleri, açık arttırmalarla satılmıştır.

            26 ocak 1920’de Ermeni kumandanlarından Baratof ve Marzmanf’un Top ve Tüfekle silahlanmış Ermeni askerlerinin şöreğel bucağının, Anı köyünden 40,Daynalık (soylu’dan) 100,Bacaoğlu’ndan 50, Vartanlı’dan100,Yılınlıdan 40, Aküzüm (Büyük aküzüm’den ) 70,Aslanhana’dan 30, Akçaoğlundan 150,Cedere Değirmen köprü’den) 30, Ergine (Kayaköprü’de) 40, İncedere’den 30,Sosgert (taşdere) den 100, Şahnalar’dan 220, Karahan’dan 200, Söğütlü’den 18, Geçit’den 30, Hacıpiri’den 30, Küçük Kımeli, (küçük durdura)’dan 60, Akbulut’tan 30,Kızıldaş (Sungurdere) 20, Çakmak’tan 30, Mağaracıktan 100, Karahaçlı (Başkaya)dan 150, Türk ve İslam evini yakıp malları ve eşyalarını yağma ve ahalisinden çoğunu kırıp öldürmüşlerdir.

1919 yılının gözünde taşnak çeteleri Zaruşad (Arpaçay) Tepe köyü Basarak 5 erkeği 1 kadını öldürüp mallarını yağmalamışlardır.

            Zaruşad’ın mescitli köyünden 30, keçeborek, (Akçalar) 40, Kızılkilise. (Erdağı köyünden) 60 evin yıkıldığı, ayrıca 80 çocuğun ateşte yakıldığı ve (8 bin) hayvanın götürüldüğü ortaya çıkmıştır.

KARS VE ÇEVRESİNDEKİ TOPLU MEZAR MAHALLERİ

-           Kars Merkez Akbaba Köyü (Hacıhalil köyü)

-           Kars Merkez Alçılı Köyü-Tekneli Köyü

-           Kars Merkez Aynalı Köyü 

-           Kars Merkez Boğaz köy (Melik köyü) 280 iskelet Toplu mezar

-           Kars Merkez Dereiçi Mahallesi

-           Kars Merkez Kalo köyü ( Derecik) 360 iskelet toplu mezar( açıldı)

-           Kars Merkez orta kilise köyü (ortalar)

-           Kars Merkez Subatan Köyü 570 toplu mezar( açıldı)

            KARS  DİGOR

-           Kars  Digor Merkez ve Alaca köyü

KARS ARPAÇAY

-           Arpaçay Merkez bahçeler mahallesi

-           Arpaçay Büyük Çatma Köyü ( 178 iskeletli toplu mezar)

-           Arpaçay Güvercin Köyü

-           Arpaçay Küçük çatma köyü toplu mezar ( açıldı )

-           Arpaçay Mescitli Köyü

-           Arpaçay Taşbaşı Köyü

-           Arpaçay Tomarlı Köyü

-           Akyaka  İncedere Köyü ( kuyu içinde iskeletler

KARS KAĞIZMAN

-           Kağızman Ali pınar mevkii

-           Kağızman Çeperli Köyü, 150 iskeletli toplu mezar

-           Kağızman Çilehane Köyü

-           Kağızman Kızılveren Köyü

ERMENİ KATLİAMI

                        Başbakanlık Devlet arşivleri 1910-1922 yılları arası 523 bin 955 Türkün Ermeni çeteleri tarafından katledildiğini belgelerle ortaya koydu.

            KARS-İlimizde ise katledilen Türk müslüman sayısı…..47 .427

-           1914 Aralık-1915 Şubat ayında Kars-Ardahan 30 bin ölü

-           1919 Kars Merkez ağadeve 5 ölü

-           1919- (6 Ocak) Zeruşad-Arpaçay-86 ölü

-           1919-25 Ocak Kars 9 ölü

-           1919-şubat ayı Kars muhtelif köyler 2502 ölü

-           1919 Temmuz Sarıkamış 803 ölü Sarıkamış-Kurudere 8 ölü

-           1919 Temmuz Sarıkamış 695 ölü

-           1919-5 Temmuz Kağızman 4 ölü

-           1919-8 Temmuz Meçitli. 20 ölü

-           1919-9 Temmuz Kağızman 6 ölü Kurudere 8 ölü

-           1919-11 Temmuz Kars Mecitli Köyü 20 ölü

-           1919-14 Temmuz-Kars Akçakale 180 ölü

-           1919-24 Temmuz Kars Kağızman 9 ölü

-           1920- 2 Ocak Kars Digor-14620 ölü

-           1920-1 Şubat ayı Kars civarı 561 ölü

-           1920- 1 Şubat Zerşad-Arpaçay-2150 ölü

-           1920-8 Şubat Şöregel (Arpaçay- Akyaka bölgesi) 1150 ölü

-           1920-10 Şubat-Arpaçay Çıldır civarı 100 ölü

-           1920-9 Mart Zeruşad-Arpaçay-440 ölü

-           1920-16 Mart Kağızman 720 ölü

-           1920-22 Mart-Zeruşad-Arpaçay, 2000 ölü

-           1920-28 Nisan Kars 2 ölü

-           1920-5 Mayıs Kars 1774 ölü

-           1920-22 Mayıs Kars 10 ölü

-           1920-2 Temmuz Kars 408 ölü

-           1920- Ağustos Kars 18 ölü

-           1920-20 Ekim Kars ve Göle 100 ölü

-           1920-26 Ekim Kars çevresi 10693 ölü

-           1920-29 Ekim Zeruşad-Arpaçay- 1026 ölü

-           1920- Kars ve çevresi- 5337 ölü

-           1920-Kars-Sarıkamış 1975 ölü

-           1919- 1920 yıllarında Ardahan-Iğdır-Nahçivan-Ağbaba-Artvin bölgelerin kırgın sayılar ayrıdır aldığımız kayıtlar yalnız Kars’a aittir.

Başbakanlık devlet arşivleri yayınları basın ve internetten alınmıştır.

DAĞLIK KARABAĞ MESELESİ

            Karabağ; büyük bölümü bugünkü Azerbaycan ile Ermenistan arasında, güney bölümü İran içinde kalan yaklaşık 18 bin km karelik bölgenin adıdır.

            Dağlık Karabağ ya da Ermenice, tarihi adı ile ‘‘ Artsakh’’ ise bu bölgenin içinde 4.329 kmkarelik alan, Ermenilere göre Dağlık Karabağ’da MÖ 7. YY’ dan beri Ermeni nüfusu ve kültürü egemendi.

            Azerbaycan’a göre ise Ermeniler, Yunanistan’ın Teselya (Selanik) bölgesinden Doğu Anadolu’ya gelip Urartuların egemenliğinde yaşayan, sonra da Kafkasya’ya göçen yabancı bir halktır.

            Bölgenin esas sahipleri kendileri olduğunu söyleyen Azerbaycan Türkleri Orta Asya’dan gelip yerleştiklerini;

            Karabağ bölgesi 1555’te Amasya Antlaşması ile Osmanlı Devletine katılmış;

            1735 yılındaki Gence Antlaşması ile İran’a bırakılmış;

            1828 yılındaki Türkmençay Antlaşması ile Çarlık Rusya hakimiyetine girmiştir.

            1917 yılında Rusya’daki Bolşevik Devrimini takiben 24 Kasım 1917’de merkezi Tiflis olan Mevera-yı Kafkas federasyonu kuruldu.

            3 Mart 1918 tarihli Brest-Litosk Antlaşmasının ardından Gürcistan, Azerbaycan, ve Ermenistan cumhuriyetleri kuruldu. 1920’de Kızıl Ordu bu bağımsız cumhuriyetleri tarihe gömdü.

1 Aralık 1920’de Azerbaycan lideri Nerimanof, Zengüzer, Nahçivan ve Dağlık Karabağ bölgelerini Ermenilere bıraktı.

            16 Mart 1921 tarihli Moskova ve 13 ekim 1921 tarihli Kars Antlaşmasının ödülü olarak, Ermeniler, Nahçıvan’ı Azerbaycan’a bağlı ‘‘özerk’’ (otonom) bölge olarak tanıdı.

12 Haziran 1921 tarihli deklarasyon ile Dağlık Karabağ, Ermenistan Sovyet Cumhuriyetine bağlanmıştı.

            24 Temmuz 1923’te Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’a bağlı olduğu bir kez daha tekrarlandı.

1927’de Ermeniler Moskova’ya başvurdular ancak destek bulamadılar.

19 Mayıs 1965’te  Dağlık Karabağ’da yaşayan 2500 civarında Ermeni, imzaladıkları dilekçe ile SSCB’ye müracaat ederek Karabağ’ın Ermenistan’a veya Rusya Federasyonuna bağlanmasını istediler.

            1967 yılında Karabağ’da çıkan kargaşaya Kızıl Ordu müdahale etti; SSCB, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’a bağlı olduğunu teyit etti.

7 Aralık 1988’de Ermenistan’da meydana gelen depremde 28 bin kişinin ölümü üzerine Moskova, Dağlık Karabağ’ı kendine bağladı.

            28 Kasım 1989’da Moskova, Azerbaycan’a Dağlık Karabağ’ın yönetimini devretti.

19 Ocak 1990’da Kızıl Ordu, Dağlık Karabağ’a ve Bakü’ye girdi. Azerbaycan’da,  Moskova yanlısı Ayaz Muttalibov’u Azeri Komünist Partisinin başına getirdi.

25 Ağustos 1990’da Ermenistan bağımsızlığını ilan etti. Dağlık Karabağ’ı tekrar gündeme getirdi.

            30 Ağustos 1991’de Azerbaycan bağımsızlığını ilan etti; Muttalibov, Karabağ’ı doğrudan Bakü’ye bağladı.

            13 Ocak 1992’de Dağlık Karabağ Ermenileri bağımsızlığını ilan etti. SSCB anayasasının 70. maddesine göre kendi kaderlerini kendilerinin tayin edeceklerini açıkladılar.

Minsk grubunun katılımcıları Ermenistan, Azerbaycan, Almanya, ABD, Beyaz Rusya, İsveç, İtalya, Fransa, Rusya, Türkiye, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olacaktı; ancak Ermeniler, Dağlık Karabağ’ı işgal ederek Hocalı Katliamını gerçekleştirdi.

            1992 Ekim ayında Ebulfeys Elçibey, Karabağ Ermenilerine kültürel özerklik vererek barış sağlamak istedi; ancak başarılı olamadı.

            1993 Mart ayında Ermeni ordusu Azerbaycan şehirlerini işgal etti, bir milyon insanın kaçkın veya mülteci olmasına sebep oldu.

            Sürat Hüseyinov, Elçibey ile siyasi bir çekişme içindeyken Haydar Aliyev 1993 yılında Azerbaycan Devletinin başına geçti.Aliyev’in başa geçmesi üzerine Elçibey’in Azerbaycan’ı terk etmesine sebep oldu.

            5 Mayıs 1994 tarihinde imzalanan Bişkek Protokolu’nda Dağlık Karabağ’ın taraf olarak tanınması, Azerbaycan’ın elini siyasi açıdan zayıflattı. Yüz yıllık dağlık Karabağ meselesi çözümsüzlüğe sürüklendi.

            25 Ağustos 1990’da bağımsızlığını kazanan Ermenistan’ı 16 Aralık 1991’de Türkiye Cumhuriyeti resmen tanıdı.

            Ermenistan Cumhuriyeti’nin 1921 Kars Antlaşmasını tanımayışı, 1990 tarihli Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesinin 11. maddesinde soykırıma atıfta bulunulması, devlet armasında Ağrı Dağı’nın yer alması ve Azerbaycan- Ermenistan arasında Dağlık Karabağ meselesinin çıkmış olması sebebiyle Türkiye Ermenistan’a sınır kapılarını kapatmıştır.

Özet kaynakçalar:

1.         Prof. Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu, Kars ili ve çevresinde ermeni mezalimi(1918-1920) Kardeş Matbaası 1970 Ankara

2.         Prof. Dr. Azmi Süslü, Yakın Tarihimizde Kars ve Doğu Anadolu Sempozyumu(Kars 17-21 Haziran 1991 )

3.         Türk Kültürü 126/1973

4.         Başbakanlık Arşivleri (Hüryurt 2006)

5.         Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu Tarih gelecektir 2007

6.         Ayşe Hür Karabağ 19 Nisan 2009 Taraf Gazetesi

7.         Mehmet Ethemoğlu, ermeni terörünün kısa tarihi, Diyarbakır 1987

8.         Doç. Dr Mustafa Gül, Yakın Tarihimizde Kars ve Doğu Anadolu Sempozyumu,(17-21 Haziran 1991 Kars)

9.         Türkiye aylık dergisi Ekim – Kasım 2006

10.       Prof.Dr.Yusuf HALACOĞLU Sürgünden Soykırıma Ermeni iddaaları 2011

Kaynak:Haber Kaynağı

Önceki ve Sonraki Haberler