Kars'ta, 'Kars Kaşarı Coğrafi İşareti Uluslararası Sempozyumu'

Kars'ta, 'Kars Kaşarı Coğrafi İşareti Uluslararası Sempozyumu'

Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği ve Ekomüze Zavot’un çağrısı ile Kars’ta “Türkiye’de ve Dünyada Yerel-Geleneksel Peynirler: Kars Kaşarı Coğrafi İşareti” ismiyle uluslararası bir sempozyum gerçekleşti.

Sempozyum dünyanın farklı bölgelerinden peynir üreticilerini, parekendecileri, toptancıları ve konusunda uzman akademisyenleri Kars’ta bir araya getirdi. Serhat Kalkınma Ajansı'nın desteklediği "Coğrafi İşaretli Kars Kaşarının Tanıtımı ve Üreticilerinin Örgütlenmesi" projesi kapsamında düzenlenen sempozyum, Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği, Kafkas Üniversitesi, Metro Toptancı Market, T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, T.C. Kars Valiliği, Kars Belediye Başkanlığı, Kars Ticaret ve Sanayi Odası, Mutfak Dostları Derneği, Logos İletişim Ajansı, Slow Food Kars Birliği, Slow Food Balkon Bahçeleri Birliği, Slow Food İzmir Bardacık Birliği ve Kalkınma Bakanlığı'nın sponsorluğunda gerçekleşti.

Sempozyumda Kars Kaşarı, Boğatepe Gravyeri, Kars Çeçil Peyniri, İsviçre Emmental Peyniri, İsviçre Gruyere Peyniri, Karaman Obruk Divle Peyniri, Erzincan Tulum Peyniri, Tire Beyaz Peynir, İzmir Bergama Tulum Peyniri, Erzurum Çivil Peyniri, Karaburun/Çeşme Yarımadası Kopanisti Peyniri, Antakya Sürk Peyniri, Antakya Tel Kadayıf Peyniri ve Gelibolu Peynir Helvası üzerine sunumlar yapıldı. Türkiye’den ve dünyadan farklı disiplinlerde araştırma yürüten 50 konuşmacının yer aldığı sempozyuma yaklaşık 300 kişi katıldı.

Sosyolog, tarihçi, antropolog, etnolojist, etnograf, siyaset bilimci, bitki bilimci, mikro biyolog, gıda mühendisi, veteriner, kimyager, gastronom, turizmci, miras ve müze bilimci, ziraat mühendisi, hukukçu, tarım ekonomisti gibi farklı alanlarda araştırma yürüten uzman bir kadroyu disiplinler arası bir tartışma imkânı yaratmak amacı ile bir araya geldi. Yerel aktörlerin ve profesyonel ekiplerin buluşması ve tartışmasını sağlayan bu sempozyum coğrafi işaretler ve geleneksel üretim konusunda farklı deneyimlerin paylaşılması ve ortak çözümlerin bulunmasını sağladı. 

Sempozumun son gününde Boğatepe Köyü'nde yapılan etkinlikte Slow Food Hareketi'nin Nuh'un Ambarı projesi kapsamında Boğatepe Gravyeri'nin Presidium ürünü olma süreci, bu sürecin kriterleri ve geleneksel üretimin sağlıklı bir biçimde sürdürülebilirliği için yapılan çalışmalar paylaşıldı. Aynı gün Kars Kaşarı'nın coğrafi işareti kapsamında yapılan duyusal analiz özelliklerinin tanımlanması ve tadım paneli oluşturulması çalışmaları sempozyum katılımcılarıyla paylaşıldı.

Sempozyumun en önemli bulguları arasında şunlar yer alıyor:
 
1-Türkiye’de ve Dünyada yerel-geleneksel peynirlerin tanıtımı yapıldı ve endüstriyel peynirlerden farkları aktarılırdı. Yerel üreticilerin son yıllarda maliyet-fiyat kıskacından ve piyasada süpermarketlerin egemen olduğu güç ilişkilerinden etkilendikleri dile getirildi. Gıda kodekslerinde yer alan gıda üretim standartlarının ve yaptırımların nasıl geleneksel ürünlerin yerel lezzetlerinin kaybolmasıyla sonuçlanan bir homojenleşmeye (tek tipleşmeye) neden olduğu farklı açılardan incelendi. Bunun yanı sıra bu lezzetlerin korunması için başta Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olmak üzere, kamu kurumlarının üzerinde çalıştığı düzenlemelerden de bahsedildi. Ayrıca son yıllarda tüketicilerin yerel ve geleneksel ürünlere daha çok ilgi gösterdiği aktarıldı.
 
2-Yerel küçük üreticilerin ve sanayicilerin biraraya geldiği sempozyumda yöresel ve geleneksel peynirleri tercih eden tüketici taleplerinin hem gıda güvenliği hem de gıda egemenliği, gıda adaleti temelinde farklılaştığı dile getirildi. Gıda güvenliği yaklaşımını savunanlar gıda kodekslerinde yer alan standartların gıda hijyenini sağlama ve koruma noktasında önemini vurguladı; üretilen gıdanın halk sağlığına etkisinin gıda güvenliğinin vazgeçilmez bir şartı olduğunun üzerinde duruldu. Gıda egemenliği yaklaşımı temelinde ise yerel gıdaların gıda standartlarına uyum gösterirken geleneksel değerlerini, lezzetlerini ve besleyici değerlerini kaybetme riski taşıdığı; küçük ölçekli işletmelerinin yüksek maliyet getiren bu standartlara uyum göstermesinin imkansız olduğu ve küçük üreticilerin tasfiye olduğu bir dönüşümü beraberinde getirdiği vurgulandı. Üreticilerin ve özellikle kadınların kooperatifleşmesinin önemi dile getirildi. 
 
3-Coğrafi işaret mevzuatının geleneksel üretim biçimlerinin sürdürülebilmesine imkan veren bir anlayış temelinde yeniden düzenlenmesi gerektiği tartışıldı. Hem geleneksel üretim yöntemlerini koruyan hem de halk ve çevre sağlığı temelinde geleneksel üretimi iyileştiren bir dengede pratik çözümlerin nasıl bulunacağı aktarıldı. 
 
4- Coğrafi işaretlerin ürün için çizdiği sınırların yeni bir kültürel aidiyet ve iç-denetim (iç-yönetim) oluşturduğu belirtildi. Coğrafi işaret korunmasında yer alabilecek çeşitli kontrol mekanizmaları tartışıldı. Ürünlerin menşelerinin belirlenebilmesi için DNA analizi, Aromatik Parmak İzi, ve Duyusal Analiz yöntemleri aktarıldı. Maliyet ve güvenilirlik açısından her bir yöntemin sunduğu avantajlar ve dezavantajlar karşılaştırıldı. Bunun dışında denetim mekanizmaların kurulmasında yerelci ve katılımcı bir örgütlenme modelinin benimsenmesi ve izlenmesi gerektiği aktarıldı.
 
5-Coğrafi işaretli ürünlerin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında  sadece bir yöredeki tek bir ürüne odaklanmanın yetersiz bir çaba olduğu, coğrafi işaretli ürünü ortaya çıkaran yörenin kültürel ve ekolojik tüm kaynaklarının tanınması ve korunması gerektiği aktarıldı. Coğrafi işaretlerin sadece ticareti ve mülkiyet haklarını düzenleyen bir mesele olmadığı, Avrupa ülkelerindeki gibi yerel değerleri (doğal varlıklar ve geleneksel kültürleri) koruma ve yaşatma temelinde yerelci bir takım politikalar ve yerelin ihtiyaçları temelinde geliştirilmesi gerektiği aktarıldı.
 
6-Coğrafi işaret korumasının Türkiye’de ve dünyada uluslar, bölgeler, iller, ilçeler ve köyler arasında rekabete ve düşmanlığa neden olabildiği aktarıldı. Yöresel üretimde rekabet yerine dayanışmanın ve dayanışmacı ağların kurulması gerektiğinin önemi vurgulandı. Coğrafi İşaret ya da somut olmayan kültürel miras koruması ve uygulamalarının coğrafi sınırları yeniden belirlediği, bu coğrafi sınırların ve siyasi sınırların birbiri ile her zaman örtüşmediği, o nedenle dünyadaki tüm yöresel peynirlerin insanlığın ortak mirası olduğunun unutulmaması gerektiği aktarıldı.

Kaynak:Haber Kaynağı

Önceki ve Sonraki Haberler