Yıkım Kararının Durdurulma Davası!

Yıkım Kararının Durdurulma Davası!

Belediye Meclisi'nce Yıkılamaz, Kaldırılamaz..

Dava dilekçesi, Avukat Turgut ve Aslı Kazan tarafından Erzurum İdare Mahkemesi'ne sunuldu. Dilekçede, heykelin sahibi olan Mehmet Aksoy'un, "çağdaş Türk sanatının uluslararası temsilcilerinden biri" olduğu savunuldu. Aksoy'un dünyanın çeşitli kentlerinde heykelleri olan bir sanatçı olduğu da ifade edilen dilekçede, "Berlin'deki Meçhul Asker Kaçağı Anıtı ile İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ve İş Bankası Kuleleri girişindeki Ayı/Boğa ve Kibele Çeşmesi yapıtları, onun nasıl özgün bir sanatçı olduğunun, rastgele seçilmiş kanıtlarıdır. Özellikle, Selçuk meydanındaki Kurtuluş Yolu anıtı, heykelle ışığı buluşturan eşsiz bir örnektir. Bu gerçeği anlamak için, anıtı gezmek ve yalnızca 26 Ağustos saat 12:30'da oluşan Mustafa Kemal gölgesini görmek yeter" denildi.

Dilekçede, Kars Belediye Meclisi'nce hazineye ait söz konusu tepeye "bir daha savaş olmaması adına insanlık anıtı" yapılmasına karar verildiği, davalı idarenin de bu anıtın yapım görevinin de Aksoy'a verildiği anımsatıldı.

Dilekçede, heykelin yapılmasındaki amacın ise "Kars'ın bulunduğu coğrafyada gerginlikleri, düşmanlıkları, savaşları bir barış ve dostluk düşüncesi etrafında ortadan kaldırma, ...insanları barışa çağırma" olduğu açıklandı.

Dilekçede, "Davalı idare de, Anıtı öylesine benimseyip önemsemiştir ki, Kars'ı tanıtım videosunda, bu anıta özel bir yer ayırmıştır" ifadesine yer verildi.

- "BELEDİYE MECLİSİ'NCE YIKILAMAZ, KALDIRILAMAZ"-

İnsanlık Anıtı'ndaki "barış" vurgusunun, bazı kesimlerin tepkisine yol açtığı savunulan dilekçede, "Verilmek istenen mesaj, Erivan'la uzlaşma arayışı sayılarak karşı çıkıldı. Baskılar arttı. Erzurum Korumu Kurulu da, yapımı durduracak formül aramaya başladı. Hemen, 2. Dünya Savaşı'na ait bir "makineli tüfek siperi' "tarihi tabya' sayıldı. İlk kararla bağdaşmayan değerlendirmeler yapıldı. Sorun Koruma Yüksek Kurulu'na intikal etti. Yüksek Kurul, önce 'arkeolog, mimar, sanat tarihçi, heykeltıraş ve inşaat mühendisinden oluşan (5 kişilik) bir heyet tarafından mahallinde inceleme yapılarak bir rapor hazırlanmasına' karar verdi" denildi.

Hazırlanan raporda, sorunun belediyece çözülmesinin önerildiği belirtilen dilekçede, "Bu raporun 6,5 ay Yüksek Kurulda bekletildikten sonra, tam Seçim süreci başlayınca, Başbakan'ın Kars gezisi öncesi, 06.01.2011 günlü karar çıkmıştır. Başbakan da, 08.01.2011 günlü Kars konuşmasında bilinen talimatı vermiş, bu ucubeyi kaldırın demiştir" açıklamasında bulunuldu.

Anıtın bulunduğu yerin SİT alanı olmadığı öne sürülen dava dilekçesinde, "ve bu gerçek, koruma kurulu kararlarında açıkça belirtilmiştir. Ayrıca, Yüksek Kurul anıtı yıkma / kaldırma kararı vermemiş, belediyenin mülkiyet sorununu çözüp, Koruma Kurulu'na başvurması gerektiğini bildirmiştir. Dolayısıyla, " Yüksek Kurulun kararına istinaden' verilen Belediye meclisi kararı öncelikle Yüksek Kurul kararına aykırıdır" denildi.

- "İNSANLIK ANITI BİR SANAT ESERİDİR, DEVLET VE BELEDİYE KORUMAK ZORUNDADIR"-

Anayasanın 64. maddesi uyarınca, devlet tarafından sanat eserlerinin ve sanatçıların korunması gerektiği ifade edilen dilekçede, devletin "anıt yıkamayacağı ve yıktıramayacağı" savunuldu. Fikir ve Sanat Eserleri Yasasının (FSEK) 16 ve 17. maddelerinin de anımsatıldığı dilekçede, "16. maddenin 1. fıkrasına göre, eser sahibinin izni olmadan (bırakınız yıkmayı) eserde en küçük bir değişiklik bile yapılamaz. Aynı maddenin 3. fıkrasına göre, eser sahibi eserin mahiyet ve hususiyetlerini Bozan ve her türlü değiştirmeleri menedebilir. Menetme yetkisi kesindir. Sözleşme ile vazgeçilemez. Yine bu yasanın 17/2. maddesine göre, belediye "eseri bozamaz ve yok edemez" değerlendirmesinde bulunuldu.

- "SANAT ESERLERİ SANSÜR EDİLEMEZ"-

Sanat eserlerinin "ifade özgürlüğünün bir parçası" olduğu savunulan dava dilekçesinde, "ifade özgürlüğünün" AİHS kapsamında olduğu anımsatıldı. Dilekçede, AİHM'nin sanat eserleri ile ilgili verdiği karara da yer verildi. "Devlet sanatçıya neyi-nasıl yapacağını söyleyemeyeceği" ifade edilen dikleçede, "Sanat eserlerini kendince değerlendirip beğenmediklerini sansür edemez. Sanatçının ifade özgürlüğüne, çok önemli gereklilik olmadan müdahale edemeyeceği gibi, gereklilik doğduğunda yapılacak müdahalenin de ölçülü / orantılı olması gerekir. Bu nedenle ve Anayasanın 90/son maddesi uyarınca, (sanatçı / sanat eseri ve ifade özgürlüğü açısından) AİHM'nin sözleşmeyi yorumlayan kararlarını esas almak gerekir" denildi.

Ayrıca, hukuk devletinde kurallara uygun her faaliyetin meşru olduğu belirtilen dilekçede, sonradan kuralları ve kararları değiştirerek, meşruiyet tartışması yapılamayacağının da altı çizildi. Dilekçede, "Eğer böyle bir yol açılırsa, kişilerin güven duygusu ve hukuk devleti yıkılmış olur. Unutmayalım ki, Anayasanın 2. maddesine göre, "Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir' Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi'nin 2. maddeyi yorumlayıp açıklayan kararları ile AİHS'nin 6/2. maddesine ilişkin AİHM kararları ışığında, İnsanlık Anıtı'nın meşruiyeti tartışılmaz / tartışılamaz. Çünkü, kurallara ve kararlara uygun olarak yapılmıştır. Kesinlikle sorgulanamaz, suçlanamaz" değerlendirilmesinde bulunuldu.

- İÇİŞLERİ BAKANLIĞININ AÇIKLAMASI DA DİLEKÇEDE YER ALDI-

Dilekçede, anıt ve kafeterya binasına yönelik şikayetler üzerine, İçişleri Bakanlığı'nın, kafeterya için soruşturma izni verdiği ve anıt için ise şu değerlendirmelerde bulunduğu açıklandı:

"Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 02.11.2006 tarihli ve 421 sayılı kararıyla, Belediyenin İnsanlık Anıtı ve Çevre Düzenlemesi inşaatını sürdürdüğü, bazı buluntuların kültür varlığı olarak tescil edilmesinin ardından Koruma Bölge Kurulunun 08.02.2007 tarihli 523 sayılı kararıyla onaylanan proje kapsamında gerçekleştirilen İnsanlık Anıtı ve Çevre Düzenlemesi inşaatının "Kurul Kararlarına aykırılığından' söz edilemeyeceği; zira yapılan inşai faaliyetin bahse konu Koruma Bölge Kurulunun 08.02.2007 tarihli ve 523 sayılı kararıyla onaylanan proje kapsamında yürütüldüğü; "İnsanlık Anıtı ve Çevre Düzenlemesi İşi' bakımından Koruma Bölge Kurulu kararlarına aykırı bir uygulamanın bulunmadığı; Ancak, 02.11.2006 tarihli ve 421 sayılı kararıyla tescil edildiği dönemde, heykelin yapıldığı alanda kafe binasının mevcut olmadığı; Kurulun 08.02.2007 tarihli ve 523 sayılı kararıyla onaylanan çevre düzenleme projesinde ise kafe binasının bulunmadığı,

böylece, Kurulun 08.02.2007 tarihli ve 523 sayılı kararıyla onaylı projeye aykırı olarak kafeterya binası inşa edilerek 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun "İzinsiz Müdahale ve Kullanma Yasağı' başlıklı 9'uncu maddesinde yer alan Koruma Bölge Kurulunca alınan kararlara aykırı olarak, hükmünün ihlal edildiği anlaşıldığından soruşturma izni verilmesine." -

"EMİR VERİP YIKTIRMAYA KALKIYORUZ"-

İmar Yasası ile Belediye Yasası'na göre de Belediye Meclisi'nin bir anıtı kaldırma yetkisi olmadığı belirtilen dilekçede, "Apaçık anlaşılıyor ki, dava konusu karar yasal ve hukuksal hiçbir temele dayanmıyor. Sadece, İnsanlık Anıtı'yla verilmek istenen mesaja karşı çıkanların desteğini alabilmek için, bu yolda ısrar edilerek, sanatçı ile sanat eserini korumaya ilişkin kurallar ihlal edildiği gibi, sanatçının ifade özgürlüğünü hepten boğacak ölçüde, sanat eserini yıkıp yok etmek cüreti gösterilmiş oluyor" denildi.

Dilekçede, konuya ilişkin basına yansıyan haberlere de yer verildi. Bbc'de "ucube" lafının sağ seçmene yönelik olduğunu vurgulandığının anımsatıldığı dilekçede, "Dışişleri Bakanı Davutoğlu "anıtın Kars'a yakışmadığını' söylüyor. ve asıl önemlisi, Kars'taki rektörler toplantısında, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan ile YÖK Denetleme Kurulu üyesi Muhittin Şimşek "müthiş devasa, güzel bir heykel' "devasa olmuş' derlerken, gazetecilerin duyduğunu fark edip "benim resmi görüşüm değil' açıklaması yapmak zorunda kalmaları, atılan bütün adımların Başbakan'ın talimatıyla başladığını, yani asla yasal olmadığını gösteriyor" ifadesine yer verildi. Dilekçede, Aksoy'a ait olan ve Almanya'da bulunan Meçhul Asker Kaçağı Anıtı'nın, Almanya'da çok ağır kış koşullarına karşı, zarar görmesin diye anıtı kısa bir süre koruma altına alınmak istendiği hatırlatılan dilekçede, "Biz, ucube saydığımızı açıklayarak, eser sahibine hiç sormadan, nasıl yıkıp kaldıracağımızı konuşuyor, tartışıyor, karar alıyoruz" denildi. Dilekçede, "çağdışı" olarak değerlendirilen yıkım kararının yasalara ve hukuka açıkça aykırı olması nedeniyle iptali ve yürütmesinin durdurulması istendi.

A.A.

Önceki ve Sonraki Haberler