Doğan KUŞMAN

Doğan KUŞMAN

ALLAH İNSANLARI CEHENNEME Mİ ATMAK İSTİYOR?

ALLAH İNSANLARI CEHENNEME Mİ ATMAK İSTİYOR?

Yoksa insanlar cehenneme neden giriyor?
Sakın sizlere günahlarınız kadar cehennemde yanacak sonra alnı mühürlü cennet'e gireceksiniz diyenlere inanmayın ve onlardan iddia ettikleri konular ile ayet isteyin.
Bakalım insanlar cehenneme neden gidiyor?
İnsanlar ölüm anında ne yapıyorlar?
1- Kurtuluşta olan insanlar için ölüm bir müjdedir;
Allah söz veriyor takva sahipleri kıyametten sora Allah'ın cennetlerine girecekler.
AL-İ İMRAN - 15 :Kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum, lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâh (minallâhi), vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi). De ki: “Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahibi olanlar için Rab'lerinin katında içinde devamlı kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler ve tertemiz eşler ve Allah'tan rıza (makamı) vardır.” Allah kullarını BASÎR'dir (görendir, görücüdür).
İşte takva sahipleri ölüm anında ölüm melekleri selamlayarak müjde veriyorlar.
NAHL - 32 :Ellezîne teteveffâhumul melâiketu tayyibîne yekûlûne selâmun aleykumudhulûl cennete bimâ kuntum ta’melûn (ta’melûne). Melekler, onları tayyib (en güzel, en iyi) bir şekilde vefat ettirirler. Onlara: “Selâm üzerinize olsun. Yapmış olduğunuz (güzel, hayırlı) ameller sebebiyle cennete girin.” derler.
Yaptıkları ameller denince nasıl bir amel ki takva sahibi kılmış ve cennete gireceğinin müjdesi ile ölüyor?
İşte bu kişileri yapmadıkları ve pişman oldukları nasıl bir amel olduğunu ayetin zıddından giderek bakalım. Ölüm anında beni geri döndür diyor.
MU'MİNUN - 99 :Hattâ izâ câe ehadehumul mevtu kâle rabbirciûn (rabbirciûni). Onların birine ölüm geldiği zaman: “Rabbim, beni geri döndür.” dedi.
Neden geri dönmek istiyor. Terk ettiği ve yapmadığı salih ameli yaparak kurtulacağını biliyor ama iş işten geçmiş.
MU'MİNUN - 100 :Leallî a’melu sâlihan fîmâ terektu kellâ, innehâ kelimetun huve kâiluhâ, ve min verâihim berzahun ilâ yevmi yub’asûn(yub’asûne). “Böylece (geri gönderdiğin taktirde) terkettiğim salih amelleri (nefsi tezkiye edici ameli) işlerim.” Hayır, muhakkak ki onun söylediği söz, sadece (boş) bir kelimedir. Ve beas edilecekleri güne kadar onların arkasında berzah (engel) vardır.
Ölüm sırasında ne oluyor da bu pişmanlık ile salih amel yapmayı istiyor?
Bu insanların ölümü azap içinde olur;
MUHAMMED - 27 :Fe keyfe izâ teveffethumul melâiketu yadribûne vucûhehum ve edbârehum. Artık melekler onları vefat ettirirken, onların yüzlerine ve arkalarına vuracakları zaman onların halleri nasıl olacak?
Sizlere Ayetler ile anlatmayan ve ayetler ile çelişki içinde konuşanlar ayetleri örten (kafir)ler iyi düşünmeli.
ENFAL - 50 :Ve lev terâ iz yeteveffellezîne keferûl melâiketu yadrıbûne vucûhehum ve edbârehum, ve zûkû azâbel harîk(harîkı). Ve kâfir olanları, vefat ettirilirken melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vururken ve “Yakıcı azabı tadın!” (derken) görseydin.
Bu insanlara, ölüm azabının başlarına gelmeden önce yapması istenen bir şey var ki geri dönmek istiyor.
İBRÂHÎM - 44 :Ve enzirin nâse yevme ye’tîhimul azâbu fe yekûlullezîne zalemû rabbenâ ahhırnâ ilâ ecelin karîbin nucib da’veteke ve nettebiır rusul(rusule), e ve lem tekûnû aksemtum min kablu mâ lekum min zevâl(zevâlin). Azabın onlara geleceği gün ile insanları uyar. O zaman zalimler şöyle diyecek: “Rabbimiz, bizi yakın bir süreye kadar tehir et (bize zaman ver). Senin davetine icabet edelim ve resûllere tâbî olalım.” Daha önce “sizin için bir zeval olmadığına” yemin eden siz değil misiniz?
Demek ki ölüm azabı sırasında her şeyi hatırlıyor ve Allah'ın davetine icabet etmek, Allah'a mülâkî olmak istiyor.
Gerçekten Allah insanları davet ediyor mu?
RAD - 14 :Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin). Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir.
Sadece Rabbimiz değil Peygamberimiz SAV Efendimiz de Rabbimize davet ediyor.
KASAS - 87 :Ve lâ yasuddunneke an âyâtillâhi ba’de iz unzılet ileyke ved’u ilâ rabbike ve lâ tekûnenne minel muşrikîn (muşrikîne). Ve Sana indirildikten sonra, Allah'ın âyetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve Rabbine davet et (Allah'a ulaşmaya çağır). Ve sakın müşriklerden olma!
Allah’ın ve Resulünün davetleri aynı yere; peki davete icabet edenler ne olacak? Onlar Allah'a mülâkî olmayı kalben şüphe duymadan isteyecek ve Allah'a mülâkî olacak olanlardır.
ANKEBUT - 5 :Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu). Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.
Peki kişi Allah'a mülâkî olmak isterse ne olacak?
KEHF - 110 :Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun), fe men kâne yercû likâe rabbihî fel ya’mel amelen sâlihan ve lâ yuşrik bi ıbâdeti rabbihî ehadâ(ehaden). De ki: “Ben sizin gibi sadece bir beşerim. Bana sizin ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyolunuyor. O taktirde kim Rabbine mülâki olmayı (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı) dilerse, o zaman salih amel (nefs tezkiyesi) yapsın ve Rabbinin ibadetine başka birini (bir şeyi) ortak koşmasın.”
Demek ki kim Allah'ın davetine icabet ederse, yani Allah'a mülâkî olmayı (ölmeden ruhunu Allah'a ulaştırmayı) dilerse ancak salih ameli bu kişiler yapabiliyor.
İbrahim 44. ayetinde ne diyordu ölüm anında “Rabbimiz, bizi yakın bir süreye kadar tehir et (bize zaman ver). Senin davetine icabet edelim ve resûllere tâbî olalım."Allah’ın davetine icabet etmekten başka Allah'ın resullerine tabi olalım diyorlar. Tabiki bu devirde resul mü olur derler.
Bal gibi olur; olur da nebi resul değil veli resul var ve o resul gelip de Allah'ın ayetleri ile sizi Allah'a davet etmeden takva sahibi olamazsınız ve ona tabi olmadan da salih amel işleyemezsiniz.
A'RAF - 35 :Yâ benî âdeme immâ ye’tiyennekum rusulun minkum yekussûne aleykum âyâtî fe menittekâ ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). Ey Âdemoğulları! Sizin içinizden, size âyetlerimi anlatan (kıssa eden) resûller geldiği zaman, bundan sonra kim takva sahibi olur ve nefsini ıslâh ederse (nefs tasfiyesi yaparsa), artık onlara korku yoktur. Ve onlar mahzun da olmazlar.
Bir veli resulü mutlaka bütün insanlara Allah'ın davetini anlatacak. Davete icabet ederek Allah'a ulaşmak için yönelmeleri onları takva sahibi kılacak.
RUM - 31 :Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
Davete icabet eden kişi mutlaka hacet namazı kılacak ve Allahdan mürşit yardımı isteyecektir.
BAKARA - 45 :Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne). (Allah'tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.
BAKARA - 46 :Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne). O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab'lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O'na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.
Kimse ben mürşidimi kendim bulurum diyemez, bu Allah'a isyandır.
NAHL - 9 :Ve alallâhi kasdus sebîli ve minhâ câir(câirun), ve lev şâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne). Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm'e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah'ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.
Dalâletten kurtulup hidayete erebilmek için davete icabet etmek ve bu neden ile Allah'dan hacet namazı ile hidayetçiyi sorarak tabi olmak gerekmektedir. Farz mıdır?
Farzdır;
MAİDE - 35 :Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne). Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah'a karşı takvâ sahibi olun ve O'na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O'nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.
Her halde Allah'a ulaşmak için Azrail AS'ı çağırmak anlamına gelmiyor. Hidayete erebilmek bir veli resul istemek; yani İbrahim 44 deki resullerine tabi olalım isteğine cevap. “Rabbimiz, bizi yakın bir süreye kadar tehir et (bize zaman ver). Senin davetine icabet edelim ve resûllere tâbî olalım."
Peki tabiyet gerçekleşirse ne olacak? Derseniz; imanınız artacak ve salih amel işlemeye başlayacaksınız.
FURKAN - 70 :İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen). Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü'min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur'dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir (rahmet gönderendir).
Allah; sırf itaatiniz ve ona dost (veli kul) olmak istemenizin karşılığı, günahların hepsini sevap hanesine yazıyor.
Bu tabiyetin karşılığı mutlaka kişi Allah'a ulaşıp hidayete erer.
FURKAN - 71 :Ve men tâbe ve amile sâlihan fe innehu yetûbu ilallâhi metâbâ(metâben). Ve kim (mürşidi önünde) tövbe eder ve salih amel (nefs tezkiyesi) işlerse, o taktirde muhakkak ki o, tövbesi kabul edilmiş olarak Allah'a ulaşır (hayattayken ruhu Allah'a ulaşır).
Mutlaka insanlar ben duymadım, annem babam da duymamıştır. Nerede herkes duyamaz diyenlere de bu ayetleri vermiş Allah;
MULK - 9 :Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin). Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki: “Evet, bize nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz, dedik.”
MULK - 10 :Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri).Ve: “Eğer biz işitmiş veya akıl etmiş olsaydık, alevli ateş halkı arasında olmazdık.” dediler.
MULK - 11 :Fa’terefû bi zenbihim, fe suhkan li ashâbis saîr(saîri). Böylece günahlarını itiraf ettiler. Artık ateş ehli (Allah'ın rahmetinden) uzak olsun.
Demek ki cehennemin kapısında insanlara İslam’ın şartlarını veya namazını kıldın mı demeyecekler. Ne diyorlar size bir uyarıcı gelmedi mi? Gelen uyarıcı mutlaka insanları Allah'a davet etmiştir ki bu hidayettir.
Hani resul gelecekti diyenler de olur, onlara da cevap vermiş Rabbimiz; gelmiş mi bakalım.
ZUMER - 71 :Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alel kâfirîn(kâfirîne). Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın? (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.
Ayetlerin aksi şeyler söyleyen Allah'a yalan söyleyenler bu ayetleri örttükleri için Allah'ın kafir dediği kişilerin İslâm’ın beş şartını yerine getirmeleri hiç birşey ifade etmemektedir.
ZUMER - 72 :Kîledhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne). (Onlara): "Orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin!" denildi. Artık kibirlenenlerin mesvası (kalacağı yer) ne kötü.
Bu insanlar, "Allah’a ulaşılmaz öyle şey mi olur" demeleri, yani Allah'a mülâkî olmayı yalanlamaları; onların yaptıkları amellerinin (İslâmın beş şartı ile kazandıklarının ) heba olmasına neden olur. Hâlbu ki bu kişiler güzel amel yaptıklarını zannederler, Allah'da amellerini süslü gösterir.
KEHF - 104 :Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an). Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybettikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller işlediklerini zannediyorlar.
KEHF - 105 :Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen). İşte onlar, Rab'lerinin âyetlerini ve O'na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.
Allah'ın kendisine, resulünün de Allah'a davet etmesine icabet etmezler. Bir de Allah ve resulünü çok sevdiğini söyler. İşte insanların neden hüsranda kaldığı ortada.
Ama cehennemden cennete geçecek deniyor diyecekler, böyle kişiler çok vardır, vardır da ayetlerle delil gösteremezler.
Aslında hesap görüldükten sonra bütün insanlar cehenneme girecekler. Bu insanlardan sadece takva sahipleri kendilerine ateş değmeden Allah tarafından (köprü falan bahsedilmiyor) cennete alınırlar.
MERYEM - 71 :Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen). Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.
MERYEM - 72 :Summe nuneccîllezînettekav ve nezeruz zâlimîne fîhâ cisiyyâ(cisiyyen). Sonra takva sahiplerini kurtaracağız. Ve zalimleri, diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.
YANIP ÇIKACAĞIZ DİYENLER CEHENNEMDE TAKVA SATIŞI YOK, NE KAZANDINIZ İSE BU DÜNYADA. YA DAVETE İCABET EDERSİNİZ YADA DALALETTE KALIR CEHENNEME EBEDİYYEN KALMAK ÜZERE GİDERSİNİZ. O ZAMAN FARZ OLAN İSLÂMIN BEŞ ŞARTI İNSANLARI KURTARAMAZ.
AHKÂF - 31 :Yâ kavmenâ ecîbû dâiyallâhi ve âminû bihî yagfir lekum min zunûbikum ve yucirkum min azâbin elîm(elîmin). Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine icabet edin. Ve O'na îmân edin ki, sizin günahlarınızı bağışlasın ve mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve sizi elîm azaptan korusun.
AHKÂF - 32 :Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu’cizin fîl ardı ve leyse lehu min dûnihî evliyâu, ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin). Ve Allah'ın davetçisine icabet etmeyen kimse, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka dostları yoktur. İŞTE ONLAR APAÇIK DALÂLET İÇİNDEDİRLER.
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda: Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
HADİ ALLAH'A DOST OLAYA VARMISINIZ?

NEDEN ALLAH'DAN HACET NAMAZI İLE VELİ RESULÜNÜZÜ SORMUYORSUNUZ?

Allah'a Emanet Olun...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Doğan KUŞMAN Arşivi