Doğan KUŞMAN

Doğan KUŞMAN

CAHİLİYE VE İL İM SAHİBİ OLMAK

CAHİLİYE VE İL İM SAHİBİ OLMAK

İnsanlar ilim sahibi olmak için adete yarış içindedirler. Hatta sahip oldukları ilim ile öğünmek, kendisini toplumda farklı bir konumda göstermek isterler. Pek çoğu ilimlerini arttırmak ve dünyaca çok ünlü ve maddi imkânları bol bir konumda olmayı arzu ederler, sahipte olurlar. Düşünün bir kere yeni birşeyler bulmuş ve bulduğu şeyler nedeni ile nobel ödülü almış bir profösör; kıyametten sonra gideceği yere bakıyoruz doğru cehenneme.
Hemen itiraz edeceksiniz "işte insanlığa şöyle faydası olmuş, birçok insan sayesinde dertlerinden kurtulmuş" diyeceksiniz. Haklısınız da, keşfettiği şeyleri yaratan Allah değil mi? Derdi sıkıntıyı veren de yani imtihan eden de Allah. O zaman insan ne yaparsa yapsın sadece vesile olmaktan ileri gide bilir mi?
Bakın Allah'ın standartları neymiş.
CASİYE - 23 :E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem'ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba'dillâh (ba'dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) kıldı (çekti). Bu durumda Allah'tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz? 
İlmi bu kişilerin nefslerinin afetlerini arttırıyorsa, yani ilmi tevazu değil de kibrini arttırıyorsa Kur'an'dan uzak Allah yolunda olmayan bir kişi sizi imrendirmesin çünkü bu kişilerin Kur'an'dan nasipleri yoktur.
A'RAF - 146 :Seasrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle âyetin lâ yu'minu bihâ ve in yerev sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi yettehızûhu sebîl(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne). Yeryüzünde haksız yere kibirlenen kimseleri, âyetlerimizden çevireceğim. Bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar. Eğer rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler. Ve gayy yolunu görseler, onu yol edinirler. Bu; onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve ondan gâfil olmaları sebebiyledir. 
Tamam da bu alim denilen kişiler bir çok insanların duasını alıyor, bu onları kurtarmaz mı? Diyeceksiniz, Allah'ın kibri yüzünden gafil kıldığı bu kişilerin ameli olmaz.
A'RAF - 147 :Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ ve likâil âhireti habitat a'mâluhum, hel yuczevne illâ mâ kânû ya'melûn (ya'melûne). Ve âyetlerimizi ve ahirete ulaşmayı (hayatta iken ruhun Allah'a ulaşmasını) inkâr eden kimselerin amelleri, heba oldu (boşa gitti). Onlar, yaptıklarından başka bir şeyle mi cezalandırılır (karşılık verilir)? 
İlim başka şeydir, İlim sahibi olmak başka şeydir, çünkü insanın sahip olduğu ilim, onun dünya ve ahiret yaşantısında mutlu olmasını sağlaması lazımdır.
Onun için ilim verilen kişiler, Allah'ın sevabına ulaşabilmeleri için amenu olmaları ve salih amel yapmaları gerektiğini söylüyor.
KASAS - 80 :Ve kâlellezîne ûtûl ilme veylekum sevâbullâhi hayrun li men âmene ve amile sâlihâ(sâlihan) ve lâ yulekkâhâ illes sâbirûn(sâbirûne). Ve ilim verilenler: "Size yazıklar olsun! Âmenû olan ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar için Allah'ın sevabı daha hayırlıdır. Buna (hayırlı sevaba), sabredenlerden başkası mülâki olmaz (kavuşturulmaz)." dediler.
1-Amenu olan kişi Allah'a ulaşmayı dilemiş ve ona mülâki olacağına emin olan kişidir. Mutlaka bu kişiler Allah'a mülâkî olacaklardır. 
HUD - 29 :Ve yâ kavmi lâ es'elukum aleyhi mâlâ(mâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn (techelûne).Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah'a aittir. Ve ben âmenû olanları ((Allah'a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab'lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum. 
Kurtuluş gemisine binebilmek için Allah'a ulaşmayı dileyen amenu olmak lazım. 
2-Salih amel işleyen kişiler ise nefslerini temizleyen amel işleyenlerdir ki Allah bu kişilere mümin diyor.
MU'MİN - 40 :Men amile seyyieten fe lâ yuczâ illâ mislehâ, ve men amile sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu'minun fe ulâike yedhulûnel cennete yurzekûne fîhâ bi gayri hisâb(hisâbin). Kim seyyiat (şerr, derecat düşürücü ameller) işlerse mislinden daha fazla cezalandırılmaz. Kadınlardan veya erkeklerden kim amilüssalihat (nefsi ıslâh edici ameller, nefs tezkiyesi) yaparsa işte onlar, (îmânı artan) mü'minlerdir. Onlar, cennete konulacak ve hesapsız rızıklandırılacaktır. 
Demek ki salih amel işleyenlerde cennete girecek olan kişiler. Burada önemli olan amel ile salih amel arasındaki farkı bilebilmek. İslam'ın beş şartı ameldir salih amel değildir. Onun için kurtuluşa ulaştırmaz. Salih amel işleyen kişinin mutlaka Allah'a ulaşmayı (Allah'a mülâkî olmayı) dilemesi ve bu nedenle hidayet üzere olması gerekmektedir.
KEHF - 110 :Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun), fe men kâne yercû likâe rabbihî fel ya'mel amelen sâlihan ve lâ yuşrik bi ıbâdeti rabbihî ehadâ(ehaden).De ki: "Ben sizin gibi sadece bir beşerim. Bana sizin ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyolunuyor. O taktirde kim Rabbine mülâki olmayı (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı) dilerse, o zaman salih amel (nefs tezkiyesi) yapsın ve Rabbinin ibadetine başka birini (bir şeyi) ortak koşmasın."
Mademki dünya ve ahiret saadetini sağlayacak bu ilim verilenler kimdir?
MUHAMMED - 16 :Ve minhum men yestemiu ileyke, hattâ izâ harecû min indike kâlû lillezîne ûtûl ilme mâzâ kâle ânifâ(ânifen), ulâikellezîne tabaallâhu alâ kulûbihim vettebeû ehvâehum. Ve seni dinleyenlerden bir kısmı, senin yanından çıktıkları zaman, kendilerine ilim verilenlere: "Biraz önce (O) ne dedi?" dediler. İşte onlar, Allah'ın, kalplerini mühürledikleri kişilerdir ve onlar hevalarına tâbî olanlardır.
İnsanlara herkes bir şeyler anlatır ama Allah dostları İnsanları her zaman ölmeden ruhlarını Allah'a ulaştırmayı dilemelerini ve bu neden ile Allah'ın bu kişileri kendisine hidayet edeceğini söyler. Dinleyen herkesten Allah'a ulaşma talebi göremezsiniz, pek çoğu daha önce öğretilen dini bilgiler nedeni ile Allah'ın ayetlerini önemsemezler. İşte bu kişiler nefslerine uyan kişilerdir.
İlim verilenler ise kendilerine anlatılan Allah'ın sözlerine iman ederler. Allah bu kişilerin kalbine idrak (fıkıh) etsinler diye ihbat koymuştur. 
HAC - 54 :Ve li ya'lemellezîne ûtul ılme ennehul hakku min rabbike fe yu'minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin). Ve kendilerine ilim verilenlerin, onun (irşad makamının, Velî Resûl'ün, Nebî Resûl'ün) söylediklerinin Rabbinden bir hak olduğunu bilmeleri, O'na îmân etmeleri, onların kalplerinin O'nu (Allah'ı) idrak etmesi (kalplerinden ekinnetin alınıp yerine ihbat sistemi konarak kalplerin mutmain olması) içindir. Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka Sıratı Mustakîm'e hidayet edendir.
Bu kişiler amenu olmuşlardır ve Allah'ta bu kişileri mutlaka kendisine ulaştıran yola hidayet edecektir.
SEBE - 6 :Ve yerellezîne ûtûl ılmellezî unzile ileyke min rabbike huvel hakka ve yehdî ilâ sırâtıl azîzil hamîd(hamîdi). Ve kendilerine ilim verilenler, sana Rabbinden indirilenin hak olduğunu ve onun Azîz (ve) Hamîd Olan'ın (Allah'ın) yoluna (Allah'a ulaştıran Sıratı Mustakîm'e) hidayet ettiğini (ulaştırdığını) görüyorlar.
Allah'ın dostlarının insanları Allah'a davet etmesi birçok din görevlisini rahatsız eder sebebi kendilerinde ilim olmadığındandır. Onlarda dini size öğrettikleri gibi birilerinden öğrenmiştir. Hiç bir zaman kendilerini Allah'a davet eden kişilere itibar etmezler.
İBRÂHÎM - 10 :Kâlet rusuluhum e fîllâhi şekkun fâtırıs semâvâti vel ard(ardı), yed'ûkum li yagfire lekum min zunûbikum ve yuahhırekum ilâ ecelin musemmâ(musemmen), kâlû in entum illâ beşerun mislunâ, turîdûne en tesuddûnâ ammâ kâne ya'budu âbâunâ fe'tûnâ bi sultânin mubîn(mubînin). Onların resûlleri şöyle dedi: "Semaları ve arzı yaratan Allah hakkında mı şüphedesiniz? Sizi, günahlarınızı mağfiret etmek için davet ediyor ve sizi belli bir zamana kadar tehir ediyor (mühlet veriyor)". Onlar da şöyle dediler: "Siz ancak bizim gibi bir beşersiniz. Babalarımızın ibadet etmiş olduğu şeylerden bizi alıkoymak (engellemek) istiyorsunuz. Öyleyse bize açıkça bir mucize getirin!"
İşte Allah bu kişilere cahil der ve bu kişiler gerçekleri göremezler ve Allah'a karşı yalan söylerler.
HAC - 8 :Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin).Ve insanlardan (öyle) kimseler vardır ki; bir ilme, bir hidayetçiye ve nurlu (aydınlatıcı) bir kitaba sahip olmaksızın Allah hakkında mücâdele eder. 
Kendileri davete icabet etmedikleri gibi başkalarını da Allah'ın yolundan saptırmaya çalışırlar. 
Dini alim olması, ilmi alim olması kendileri için önemli olabilir, ama başkalarına ışık tutamazlar.
HAC - 9 :Sâniye ıtfihî li yudılle an sebîlillâh(sebîlillâhi), lehu fid dunyâ hızyun ve nuzîkuhu yevmel kıyâmeti azâbel harîk(harîkı).Allah'ın yolundan saptırmak için onu (Allah'ın dînindeki esasları) eğip büker (değiştirir). Onun için dünyada rezillik vardır. Ve ona kıyâmet günü yakıcı bir azap tattıracağız. 
Aslında din öğrenimi iki şekildedir. Kimileri din ile ilgili okullara gider çok azı gerçeklere ulaşır ve bunlar kitabı satırlardan okurlar.
ANKEBUT - 49 :Bel huve âyâtun beyyinâtun fî sudûrillezîne ûtûl ilm(ilme), ve mâ yechadu bi âyâtinâ illez zâlimûn(zâlimûne). Hayır O (Kur'ân-ı Kerim), ilim verilenlerin sînelerinde beyan olunan âyetlerdir. Ve zalimler hariç, onlar âyetlerimizi bile bile inkâr etmezler.
Ama Allah'ın ilim verdikleri ise Allah ayetleri kalbine nur olarak indirir, bunlarda sadırlarından ayetleri okurlar. 
Allah'ın ilminin sahipleri ile Koca Yunus'un dediği gibi;
"Medreseler müderrisi okumadılar bu dersi, Gönüllere yazılır bu kitabın suresi"
Neden bahsettiğini anladınız mı? Ruhunu sahibi olan Allah'a ulaştırmış ermişlerden (dervişlerden) olan yunus, salih amel işleyerek nefsinin kötülüklerinden kurtulmuş, onun için şöyle demiş;
"Akıllı değil delidir Halka salusluk satan 
Nefsini adam etsin var ise kerameti."  
Kur'an-ı Kerim'i bilen Yunus'u bilir, Yunus'a şair diyenler ilimden nasiplenmemiş nefslerine (hevalarına) tabi olanlardır.
Cahiliye üzere yaşamaları sonucunda başkalarına ve en önemlisi de kendilerine ne kadar kötülük yaptıklarını bir bilseler. 
NAHL - 25 :Liyahmilû evzârehum kâmileten yevmel kıyâmeti ve min evzârillezîne yudıllûnehum bi gayri ilm(ilmin), e lâ sâe mâ yezirûn(yezirûne). Kıyâmet günü, onların kendi günahlarının tamamını yüklendikten başka, ilimleri olmaksızın dalâlette kalmasına sebep oldukları kimselerin günahlarından (da) yüklenmeleri için. Yüklendikleri şey ne kadar kötü, öyle değil mi?
Teslim dini olan İslâm dinini İslam'ın beş şartı yeterli diyerek insanların dalalette kalmalarına neden olurlar.
İNSANLARA SÜSLÜ LAF EDENLERİN AYETLER İLE BİRŞEYLER ANLATAMAMALARI CAHİLİYE DÖNEMİNDE OLDUKLARINI GÖSTERİR. İNSANLARA ANLATTIKLARINI AYETLERLE DELİLLENDİREMİYORSA SİZİ NEREYE GÖTÜRDÜĞÜNÜ BİLİYOR MUSUNUZ?
Neden sizi Allah'a davet eden davetçiyi Allah'tan hacet namazı ile sormuyorsunuz? Bu dostlarına ilmi veren Allah'sa, Allah'tan daha iyi kim bilir ki? Hacet namazı ile sorun Allah'a, bir şey kaybetmezsiniz.
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda: Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah'tan hacet neyse o istenir. Allah'tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah'tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında "Allah, Allah" diyerek kişi Allah'ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
ALLAH'A DOST OLMAYI KAZANIRSINIZ.  
Allah'a emanet olun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Doğan KUŞMAN Arşivi