Doğan KUŞMAN

Doğan KUŞMAN

Ramazan Köşesi (Bakara 137)

Ramazan Köşesi (Bakara 137)

Bismillâhirrahmânirrahîm
AYETİ ANLAMAK YETMİYOR, HAYATIMIZA TATBİK ETMEK GEREKİYOR. TATBİK EDİLEN AYET DE, EMRE İMAN ETMEK ANLAMINA GELİR.
DİYANET İŞLERİNİN AÇIKLAMASI;
BAKARA-137:Fe in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in tevellev fe innemâ hum fî şikâk(şikâkın) fe se yekfîke humullâh (humullâhu), ve huves semîul alîm(alîmu). Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
Bakara 137.inci Ayeti, kelimeleri karşılığı ne manaya geliyor bakalım.
Kelime anlamı karşılığı açıklaması:
BAKARA-137:Fe in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in tevellev fe innemâ hum fî şikâk(şikâkın) fe se yekfîke humullâh(humullâhu), ve huves semîul alîm(alîmu).Bundan sonra eğer onlar da, sizin O'na (Allah'a) îmân ettiğiniz gibi îmân etselerdi o takdirde hidayete ermiş olurlardı. Ve eğer dönerlerse (yüz çevirirlerse), böylece o takdirde onlar, sadece bir ayrılık içinde olurlar (Allah'ın yolundan ayrılmış olurlar). Allah, (onlara karşı) sana kâfi gelecektir. O, en iyi işiten ve en iyi bilendir.
Ayetin ne anlatmak istediğine bakalım. Sanki geçmişle ilgili bir olayı anlatıyormuş gibi önemsemeden devam ediyoruz. Hâlbuki Allah "Bundan sonra eğer onlar da, sizin O'na (Allah'a) îmân ettiğiniz gibi îmân etselerdi o takdirde hidayete ermiş olurlardı."demek ile ne mesaj veriliyor bakalım.
Gene ayni sorun ile karşı karşıyayız.25 tane Kur'ân mealinde hidayet doğru yol olarak verildiği için düzgün yaşayan ve ibadetlerini yapan veya yapmaya çalışan herkes kendisini doğru olduğunu bunun da doğru bir yolda olacağı ihtimali dâhilinde kendisini hidayette görecektir. Hâlbuki kalbinden Allah'ın davetine icabet etmeyen ve ruhunu Allah'a ulaştırmayı dilemeyen kişilerin dalalette olduğunu bilmemelerinden, öğretilmediklerinden de her kez kendisini bir yerler zannediyor. 
Bir insanın Allaha iman etmiş olması ki gerçek iman, Allah'ın kendisine daveti kabul etmeyen. Allah Resulünün insanları Rabbine davet ettiği halde kabul etmeyenler. İnanç şartlarını bilen ve dalaletten kurtulup Allah'a ulaşmayı dilemediği için hep dalalette kalan kişiler. Hidayette olanların iman ettikleri gibi iman etmiş olsalardı. Onlar da gerçek imanın sahibi olurlar ve hidayete ererlerdi. Demek ki gerçek iman kişinin hidayete ermesine neden oluyor. 
Hidayet nedir dersek;
"… kul innel hudâ hudallâhi De ki: "Muhakkak ki hidayet Allah'a ulaşmaktır…" (ALİ İMRAN-73)"…kul inne hudâllâhi huvel hudâ De ki: "Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (Allah'ın kendisine ulaştırması) işte o, hidayettir…" (BAKARA-120)
İnsan ruhunun ölmeden Allah'a ulaşmasıdır. Neden ulaşmak lazım diye sorarsanız.
Allah biz insanları kendisine davet ediyor: Lehu da'vetul hakk(hakkı),Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır). (13/RA'D-14) .yetmiyor resullerine de bu daveti yaptırıyor ..fe lâ yunâziunneke fîl emri ved'u ilâ rabbik(rabbike),… Öyleyse emrim konusunda seninle niza etmesinler (çekişmesinler). Sen, Rabbine davet et...( HACC-67)
Bu davet karşılı biz insanlarında davete icabet edip Rabbimize yönelmek, ruhumuzu ulaştırmayı kalpten talep de bulunmamız lazım ki Allah da bizi kendine ulaştırıp hidayete erdirsin(Ermiş veliyullah olalım). " Allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu)." "Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır)."(şura-13) 
Allah, kendisine yönelenleri ona ulaşmayı dileyenleri hidayete erdiriyor.
Bakara-137.inci ayetinde Allah iman ile hidayeti özdeşleştirmiştir. Allah'a ulaşmayı kalpten dileyen hidayete erdiği gibi dalaletten de kurtulmuş oluyor inanç açısından gerçek imanın sahibi oluyor"Bundan sonra eğer onlar da, sizin O'na (Allah'a) îmân ettiğiniz gibi îmân etselerdi o takdirde hidayete ermiş olurlardı. Bu ayni zamanda hidayete ermeyen(ruhu Allah'a ulaşmayan) bir kişi dalalette olup inanç açısından gerçek iman sahibi olamayacağını anlamış oluyoruz.
Kim Allah'ın davetine icabet ederse hidayete erer ve Allah ona yardım eder. 
ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye'tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).  Ve Rabbinize (Allah'a) yönelin (ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah'a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.
Bu yardımı alan kişi için her zorluk aşılacak kadar kolay olmaz mı? Unutmayın Allah, davete icabet ederseniz duanıza icabet ediyor.
BAKARA-186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da'veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu'minû bî leallehum yerşudûn (yerşudûne).Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (İrşad olurlar). 
Demek ki gerçek iman hidayete erenlerin imanıdır. Allah bu şartlarda yardım ederse. Yardımı alan kişi namazlarından zevk alır, orucunu kolay tutar. En önemlisi nefsini ıslah ettiği için gün geçtikçe huzur ve mutluluğu artar.  
Bakara 137.inci ayetine ayetin devamında ne anlatıldığına bakalım.
BAKARA-137:Fe in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in tevellev fe innemâ hum fî şikâk(şikâkın) fe se yekfîke humullâh(humullâhu), ve huves semîul alîm(alîmu).Bundan sonra eğer onlar da, sizin O'na (Allah'a) îmân ettiğiniz gibi îmân etselerdi o takdirde hidayete ermiş olurlardı. Ve eğer dönerlerse (yüz çevirirlerse), böylece o takdirde onlar, sadece bir ayrılık içinde olurlar (Allah'ın yolundan ayrılmış olurlar). Allah, (onlara karşı) sana kâfi gelecektir. O, en iyi işiten ve en iyi bilendir.
Ve eğer dönerlerse ifadesi Allaha ulamayı dileyen kişiler hidayetten dalalete düşerlerse hidayetten dalalete dönmüşlerdir.
BAKARA-16: Ulâikellezîneşterevûd dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).İşte onlar, o kimselerdir ki, hidayet ile dalâleti satın aldılar. Fakat onların ticareti, onlara hiç kâr sağlamadı ve hidayete ermiş değillerdi.
İnsanlardan hidayete erenlerin, yani ruhlarını Allah'a ulaştırdıktan sonra nefslerine uyarak irşat makamını ret ederlerse fıska düşerler. Bu insanların hidayetten dönmüş olmaları insanlar arasında huzursuzluk yaratacak bütün imkânlarını faaliyete geçirirler. İşte bunlar fesat insanlardır.
ÂLİ İMRÂN-63: Fe in tevellev fe innallâhe alîmun bil mufsidîn(mufsidîne). Buna rağmen dönerlerse, o zaman muhakkak ki Allah, fesat çıkaranları en iyi bilendir.
BAKARA-137:Fe in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in tevellev fe innemâ hum fî şikâk(şikâkın) fe se yekfîke humullâh(humullâhu), ve huves semîul alîm(alîmu).Bundan sonra eğer onlar da, sizin O'na (Allah'a) îmân ettiğiniz gibi îmân etselerdi o takdirde hidayete ermiş olurlardı. Ve eğer dönerlerse (yüz çevirirlerse), böylece o takdirde onlar, sadece bir ayrılık içinde olurlar (Allah'ın yolundan ayrılmış olurlar). Allah, (onlara karşı) sana kâfi gelecektir. O, en iyi işiten ve en iyi bilendir
Bu kişiler bildiğiniz kişilerdir hidayete ermemiş ama din öğretme gibi bir görevi üstlenmiş kişiler. Bunlara kitap ehli de diyebilirsiniz
ÂLİ İMRÂN-99:Kul yâ ehlel kitâbi lime tesuddûne an sebîlillâhi men âmene tebgûnehâ ivecen ve entum şuhedâu ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta'melûn(ta'melûne). De ki: "Ey Kitap ehli! (Gerçeklere) şahit olduğunuz halde, niçin iman eden kimseleri, onun eğriliğini isteyerek, Allah'ın yolundan men ediyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir."
Niçin iman eden kimseleri Allah'ın yolundan men ediyorsun. Mesajı bile gerçek imanın Allah yolunda olamamak, bunun da hidayet olduğunu anlatmış oluyor.
Bu hidayeti engelleyenler, hidayetin ulaşmak olduğunu bildikleri halde Allah'a ulaşmanın hidayet olmadığını yazan ve söyleyenlerdir. Hidayetin doğru yol olduğunu İslam'ın 5 şartı ile hidayette olunacağın iddia eden kişilerden bahsediyor Allah.
NAHL-88:Ellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi zidnâhum azâben fevkal azâbi bimâ kânû yufsidûn(yufsidûne).İnkâr edenlere (kâfirlere) ve Allah'ın yolundan men edenlere, fesat çıkarmış olduklarından dolayı azap üstüne azabı arttırdık.
Bu inkâr edenlerin inkârı yaşarken ruhun Allah'a ulaşması, yani hidayeti engellemelerinden dolayı inkâr edenler olarak ifade edilmiştir. Fesat çıkaran bu kişilerin azapları çoktur. Allah her şeyi işiten ve bilendir.
DİĞER 25 MÜELLİFLERİN MEALLERİNE SIRAYLA BAKALIM.

İmam İskender Ali Mihr    :    Bundan sonra eğer onlar da, sizin O'na (Allah'a) îmân ettiğiniz gibi îmân etselerdi o takdirde hidayete ermiş olurlardı. Ve eğer dönerlerse (yüz çevirirlerse), böylece o taktirde onlar, sadece bir ayrılık içinde olurlar (Allah'ın yolundan ayrılmış olurlar). Allah, (onlara karşı) sana kâfi gelecektir. O, en iyi işiten ve en iyi bilendir.
Diyanet İşleri    :    Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
Abdulbaki Gölpınarlı    :    Sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse mutlaka doğru yolu buldular demektir. Fakat yüz çevirdiler mi onlar, ancak ayrılık, aykırılık içindedir. Onlara karşı koymak için sana, Allah yeter ve o, her şeyi duyandır, bilendir.
Adem Uğur    :    Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar. Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, bilendir.
Ali Bulaç    :    Şayet onlar da, sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuş olurlar; yok eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir (çelişki ve) aykırılık içindedirler. Sana onlara karşı Allah yeter. O, işitendir, bilendir.
Ali Fikri Yavuz    :    Artık Yahûdi ve Hristiyanlar, sizin bu imanınız gibi iman ederlerse, muhakkak hidayet bulmuşlardır. Eğer yüz çevirirlerse, size karşı ayrılık ve düşmanlık üzeredirler. Ey Habibim, sen onların düşmanlığından endişe etme, Allah sana kâfidir (Yakında onların şerrini senden def edecektir). Allah hakkıyle işiten ve bilendir.
Bekir Sadak    :    Sizin inandiginiz gibi inanmis olsalar, dogru yolu bulmus olurlar. Yuz cevirirlerse, suphesiz onlar cikmazdadirlar. Onlara karsi sana Allah yetecektir. O, isitir ve bilir.
Celal Yıldırım    :    Eğer onlar (Yahudiler ve Hıristiyanlar) sizin imân ettiğiniz gibi imân ederlerse herhalde doğru yolu bulurlar. Yok eğer yüzçevirecek olurlarsa, ancak ayrı (bir yola) düşmüş olurlar. Bu takdirde de Allah onlara karşı Sana yeter ve O, gereği gibi işiten ve bilendir.
Diyanet İşleri (eski)    :    Sizin inandığınız gibi inanmış olsalar, doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse, şüphesiz onlar çıkmazdadırlar. Onlara karşı sana Allah yetecektir. O, işitir ve bilir.
Diyanet Vakfi    :    Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar. Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, bilendir.
Edip Yüksel    :    Sizin inandığınız gibi inansalar doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse, karşıt olmuş olurlar. Onlara karşı ALLAH sana yeter. O İşitendir, Bilendir.
Elmalılı Hamdi Yazır    :    eğer böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse muhakkak doğru yolu buldular, yok yüz çevirirlerse onlar sırf bir şikak içindedirler, Allah da sana onların haklarından geliverecektir, ve o, o işiden, o bilendir
Elmalılı (sadeleştirilmiş)    :    Eğer onlar da böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse muhakkak doğru yolu buldular. Yok, yüz çevirirlerse, onlar sadece bir ihtilaf ve çekişme içindedirler. Allah da senden yana onların haklarından geliverecektir. O, herşeyi işiten ve bilendir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)    :    Eğer onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse doğru yola girmiş, hidayeti bulmuş olurlar. Yok eğer yüz çevirirlerse onlar sadece ve sadece didişmenin içindedirler. Allah onlara karşı sana yeter. Ve O, işitendir, bilendir.
Fizilal-il Kuran    :    Eğer onlar sizin inandıklarınızın aynısına inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar. Eğer bu inanca arka dönerlerse mutlaka çatışmaya ve çıkmaza düşerler. Onlara karşı Allah sana yetecektir. O işitendir ve bilendir.
Gültekin Onan    :    Şayet onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuş olurlar; yok eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir ayrılık içindedirler. Onlara karşı Tanrı sana yeter. O işitendir, bilendir.
Hasan Basri Çantay    :    Artık, eğer onlar da sizin bu îman etdiğiniz gibi îman ederlerse muhakkak doğru yolu bulmuşlardır. Şâyed yüz çevirirlerse onlar (size karşı) ancak muhaalefetdedirler. (Habîbim) o suretde onlara karşı Allah (sana) yeter (Allah seni sıyânet edecekdir). O, hakkıyle işiden hakkıyla bilendir. 
İbni Kesir    :    Onlar da, sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse muhakkak doğru yolu bulmuşlardır. Şayet yüz çevirirlerse; şüphesiz ki onlar çekişme içerisindedirle. Onlara karşı Allah sana yetecektir. O, Semi'dir, Alim'dir.
Muhammed Esed    :    Eğer (ötekiler de) sizin inandığınız gibi inanırlarsa şüphesiz doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse de derin bir çıkmaza saplanmış olurlar, ama Allah seni bundan korumaktadır. Zira yalnız O'dur her şeyi işiten, her şeyi bilen.
Ömer Nasuhi Bilmen    :    İmdi onlar sizin imân ettiğiniz gibi imân ederlerse muhakkak hidâyete ermiş olurlar. Ve eğer iraz ederlerse şüphe yok ki onlar şikak (münazaa ve mücadele) içinde kalmış olurlar. O halde Cenâb-ı Hak onlara karşı, sana kifâyet edecektir ve O semîdir, alîmdir.
Şaban Piriş    :    -Eğer Yahudi ve Hıristiyanlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse şüphesiz hidayete ererler; yok eğer yüz çevirirlerse onlar ancak ayrılık içindedirler. Allah onlara karşı sana yeter. O hakkıyla işiten ve bilendir.
Suat Yıldırım    :    Eğer onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, doğru yolu bulmuş olurlar. Yok yüz çevirirlerse, mutlaka size karşı bir ayrılık ve düşmanlık içindedirler. Bu takdirde ise onların hakkından gelmek için Allah sana yeter. O hakkıyla işitir ve bilir.
Süleyman Ateş    :    Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; ama dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşerler. Onlara karşı Allâh sana yeter. O, işitendir, bilendir.
Tefhim-ul Kuran    :    Şayet onlar da, sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuşlardır; yok eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir (çelişki ve) aykırılık içindedirler. Sana ise, onlara karşı Allah yeter. O, işitendir, bilendir.
Ümit Şimşek    :    Buna onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse, ayrılığa düşmüşlerdir. Onlara karşı sana Allah yeter. Çünkü O herşeyi işitir, herşeyi bilir.
Yaşar Nuri Öztürk    :    Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, hiç kuşkusuz iyiyi ve güzeli bulmuş olurlar; eğer sırt dönerlerse artık onlar şıkak içindedirler/parçalanmış olurlar. Onlara karşı sana Allah yeter. En iyi işiten, en güzel bilendir O.
Hacet namazının kılınışı:
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah'tan hacet neyse o istenir. Allah'tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah'tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında "Allah, Allah" diyerek kişi Allah'ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir. Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.  

ALLAH'A EMANET OLUN

Önceki ve Sonraki Yazılar
Doğan KUŞMAN Arşivi