Doğan KUŞMAN

Doğan KUŞMAN

Resul'ü Sevediğini Söyleyip De ...!

Resul'ü Sevediğini Söyleyip De ...!

Kars Manşet Yazarı Dr. Doğan Kuşman'ın "Resul'ü Sevediğini Söyleyip De Resul'ün Söylediklerini Yapmayanlara Sesleniyorum;" başlıklı köşe yazısı: 

Unutmamamız lazım gelen ilk şey Allah Resul’ünün söylediği ve yaptığı her şey Allah'ın ilahi iradesi ile yapılır, bu da Resul’ün seçilmiş olup, Allah'ın tasarrufunda olduğunu gösterir.
KASAS - 68 :Ve rabbuke yahluku mâ yeşâu ve yahtâr(yahtâru), mâ kâne lehumul hıyarat(hıyaratu), subhânallâhi ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).Ve Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Ve seçim hakkı onlara ait değildir. Allah Sübhan'dır (münezzehtir) ve (onların) şirk koştukları şeylerden yücedir.
Yani bazılarını söylediği gibi Allah'ın Resulü bazen nefsi ile bazen de vahiy ile konuşur demeleri yanlıştır. Allah'ın Resul’ü her zaman vahiy ile konuşur.
NECM - 3 :Ve mâ yentıku anil hevâ.Ve o, hevasından (kendiliğinden) konuşmaz.
NECM - 4 :İn huve illâ vahyun yûhâ.(O'nun söyledikleri), sadece O'na vahyolunan vahiydir.
Şimdi bakalım bu gün yaşanan İslam dinine;
İslam’ın beş şarttan oluştuğunu iddia edenler ve ya yeterli olduğunu söyleyenlerin daha çok dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Resul'e itaatin Allah'a itaat olduğunu biliyorsunuz değil mi? Yani Allah Resul’ünün söylediğini yapmıyorsanız Allah'a isyan anlamına geldiğini de biliyorsunuzdur.
NİSA - 80 :Men yutiır resûle fe kad atâallâh(atâallâhe), ve men tevellâ fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâ(hafîzen).Resûl'e itaat eden andolsun ki; Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse (bilsin ki); Biz, seni onların üzerine muhafız göndermedik.
O zaman İslam dini, İslam’ın beş şartından oluştuğunu söylemek veya yeterlidir demek ne anlama geliyor, siz karar verin.
PEKİ BİR SORUM OLACAK;
Neden bu günkü din öğretiminin sonucunda, dini yaşadıkların söyleyenlerden ve din öğreten okullardan SAHABE VEYA YUNUS EMRE yetiş miyor? Bu soruya cevap veremezsiniz, çünkü biz onlar gibi olamayız diye vereceğiniz her cevap, Allah'a adaletsizlik yaptığı anlamına gelir ve Adem AS dan son doğacak çocuğa kadar  yarattığı bütün insanlar için hepsinin HANİF FITRATI ile yaratıldığını söyler ve değişiklik olmaz.
RUM - 30:Fe ekim vecheke lid dîni hanîfâ(hanîfen), fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâh(halkıllâhi), zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah'ın hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla) yaratmıştır. Allah'ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez.
Neden dinimiz bize tam öğretilmiyor diyemiyorsunuz ve bu iş için görevli olanlara sor muyorsunuz?
Bakın insanlar başlangıçta dalalettedir ve hidayet üzeri olup hidayete ermek zorundadır. Ancak dünya ve ahiret mutluluğu bundadır.
RAD - 27 :Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”
Bu ayette Allah'a yönelmekten bahsediliyor ve hidayet için gerekli olan tek dilek. Tabi yönelmeyi kıbleye yönelmek olarak kabul ediyorsanız, bunca zamandır neden hidayete eremediniz?
Bakın; Allah Resul’ünün söylediklerini bilemediğiniz ve öğreten de olmadığı için Allah'a nasıl yöneleceğimizi bilmiyoruz.
Allah Resul’ü insanları nereye çağırıyor;
KASAS - 87 :Ve lâ yasuddunneke an âyâtillâhi ba’de iz unzılet ileyke ved’u ilâ rabbike ve lâ tekûnenne minel muşrikîn (muşrikîne). Ve Sana indirildikten sonra, Allah'ın âyetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve Rabbine davet et (Allah'a ulaşmaya çağır). Ve sakın müşriklerden olma!
Allah Resul’ü insanları Allah'a davet ediyor, bu davete icabet etmek Allah’ın bize verdiği emanetleri sahibi olan Allah'a teslim etmemiz gerekiyor ki İSLAM dinini yani Allah'a TESLİM dinini yaşayalım.
Emanetlerin sahibi Allah değil mi?
NİSA - 58 :İnnallâhe ye’murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran). Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi emreder. İnsanlar arasında hakemlik ettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, işiten ve görendir.
Allah'ın Resul’ünün Allah'a daveti, Allah insanları kendisine davet ettiği içindir..
RAD - 14 :Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin).Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir.
Allah kendisine davet ediyorken kabul etmezsek ne olur?
AHKÂF - 31 :Yâ kavmenâ ecîbû dâiyallâhi ve âminû bihî yagfir lekum min zunûbikum ve yucirkum min azâbin elîm(elîmin).Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine icabet edin. Ve O'na îmân edin ki, sizin günahlarınızı bağışlasın ve mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve sizi elîm azaptan korusun.
Allah emrediyor, Allah'ın davetçisine icabet edin.
AHKÂF - 32 :Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu’cizin fîl ardı ve leyse lehu min dûnihî evliyâu, ulâike fî dalâlin mubîn(mubîniVe Allah'ın davetçisine icabet etmeyen kimse, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka dostları yoktur. İşte onlar apaçık dalâlet içindedirler.
Sizi Allah'a davet eden bir din görevlisi oldu mu? Ben şimdiye kadar camilerden hiç duymadım da; o zaman dünya ve ahiret mutluluğunu bilmiyorsunuz.
Allah Resul’ü aynı zamanda insanları Sıratı Mustakîm'e de davet ediyor.
MU'MİNUN - 73 :Ve inneke le ted’ûhum ilâ sırâtın mustakîm (mustakîmin).Ve muhakkak ki; sen, mutlaka onları Sıratı Mustakîm'e davet ediyorsun.
Fatihayı beş vakit namaz kılan kişi, dualar ile 45 defa okuyor ve her defasında
FATİHA - 6 :İhdinas sırâtel mustakîm(mustakîme). (Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e (Allah'a ulaştıran yola) hidayet et (ulaştır).
Allah'tan Sıratı Mustakîm'i istiyoruz da ne istediğimizin farkında değiliz.
Sıratı Mustakîm nedir ne işe yarar cevap yok, anlatan yok demek ki bilende yok.
Halbu ki Alllah Resul’ü insanları Allah'a davet ettiği gibi, Sıratı Mustakîm'e de davet ediyor.
SEBEBİ NE OLABİLİR Kİ?
HUD - 56 :İnnî tevekkeltu alâllâhi rabbî ve rabbikum, mâ min dâbbetin illâ huve âhızun bi nâsıyetihâ, inne rabbî alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin). Muhakkak ki ben, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. Yürüyen hiçbir canlı mahlûk (dabbe) yoktur ki; O (Allahû Tealâ), onun perçeminden tutmuş (O'nun kontrolü altında) olmasın. Muhakkak ki benim Rabbim, Sıratı Mustakîm üzeredir.
Çünkü Allah'a davete icabet edecekseniz, Allah'a ulaştıran yolun adı Sıratı Mustakîmdir ve diliyorsanız, yani Allah'a davete icabet etmek istiyorsanız Allah Sıratı Mustakîm adı verilen istikamet üzere olan yol anlamına gelen bu yol Allah'a davete icabet eden kalben samimi olan bu kişileri mutlaka Allah kendisine ulaştıracaktır.
NİSA - 175 :Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen). Allah'a âmenû olanları ve O'na sarılanları (sarılmayı dileyenleri), Allah kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, Kendisine ulaştıran Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ulaştıran yola) hidayet edecektir, ulaştıracaktır
Evet İslam’ın beş şartında farz olduğu halde bunlar var mı? Koskoca Kur-an-ı Kerim'in tümü insanlara farz değil mi?
İşte Allah'tan Sıratı Mustakîmi isteyen her insan, Sıratı Mustakîm üzeri olabilmek için Allah'tan özel bir yardım olan istianeyi istemek zorundadır.
FATİHA - 5 :İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu). (Allah'ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz.
Parentez içinde mürşid kelimesi nedense insanlar da bir antipati oluşturmuş. Bu iraşad eden yani olgunlaştırıp kamil insan olmasına vesile olan rehberdir . BİR TAHAKKÜM MAKAMI DEĞİİLDİR.
KEHF - 17 :Ve tereş şemse izâ taleat tezâveru an kehfihim zâtel yemîni ve izâ garabet takrıduhum zâteş şimâli ve hum fî fecvetin minh(minhu), zâlike min âyâtillâh(âyâtillâhi), men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden).Ve güneşin doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafından geldiğini ve battığı zaman sol taraftan onların yanlarından geçtiğini görürsün. Ve onlar, onun (mağaranın) geniş sahası içinde bulunuyorlardı. İşte bu, Allah'ın âyetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi Kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kiulaşmayı dilemezsem Allah'a ) artık onun için VELİ MÜRŞİT (irşad eden evliya) bulunmaz.
Allah'a ulaştıracak bir vesile diye biliriz. Daha önce bize öğreteceği Allah'ın emirlerini yaşamış ve Allah tarafından terbiye edilmiş bir Allah dostu.
İnsanlar da, Allah'a davete icabet ederek Allah'a ulaşmayı kalben dileyenlere Allah kendisinden, kendisine ulaştıracak vesileyi istememizi emrediyor.
MAİDE - 35 :Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne). Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah'a karşı takvâ sahibi olun ve O'na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O'nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.
Bu vesileyi yani istianeyi istemek farz,ama amenu olanlara. Amenu olan kişilerse Allah'a mülaki olacak olan kişilerdir.
HUD - 29:Ve yâ kavmi lâ es’elukum aleyhi mâlâ(mâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn (techelûne).Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah'a aittir. Ve ben âmenû olanları ((Allah'a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab'lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.
Amenu olmuş, kesin Allah'a mülaki olacak olan insanlara, mürşit Allah'tan istenmesi farz.
Bu özel yardım(İstiane) Allah'tan namaz ile istenir ki, bir hacet olduğundan HACET NAMAZI olarak adlandırılır.
BAKARA - 45 :Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).(Allah'tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.
Huşu sahiplerinin kılabileceği bir namaz. Huşu sahipleri kesin bir tevekkül ile Allah'a ulaşacaklarına emindirler ve öldükten sonrada Allah'a döneceklerine emin olanlardır. Allah'a ölmeden ve öldükten sonra döneceklerine kesin derecede emin olan kişiler.
BAKARA - 46 :Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab'lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O'na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.
Bu kişiler Sıratı Mustakîm üzeri olduklarında Allah'a kul olmuşlardır.
YASİN - 60 :E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.
Allah'a verilmiş bir ahddimiz var Sıratı Mustakîm üzere olup şeytana kul olmamak, Allah'a kul olmak;
YASİN - 61:Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm (mustekîmun). Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.
Sıratı Mustakîm üzerinde misiniz yani Alllah'a kul musunuz? Çünkü Sıratı Mustakîm üzeri olmak ancak Allah'a kul olabilmeyi sağlıyor.
Bakalım Allah bu konuda ne söylüyor.
FUSSİLET - 33 :Ve men ahsenu kavlen mimmen deâ ilâllâhi ve amile sâlihan ve kâle innenî minel muslimîn(muslimîne). Allah'a davet eden ve salih amel (nefs tasviyesi) yapan ve: “Muhakkak ki ben teslim olanlardanım.” diyenden daha güzel sözlü kim vardır?
ALLAH'IN GÜZEL SÖZÜN; ALLAH'A TESLİM OLARAK ALLAH'A. DAVET EDEN KİŞİLER TARAFINDAAN YAPILDIĞINI. VE BU KİŞİLERİN NEFSLERİNİ ALLAH'IN TERBİYESİ İLE TERBİYE EDEN KİŞİLER OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ.
Allah Resul’ü de teslim olmaktan bahsediyor;
AL-İ İMRAN - 20 :Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi). Eğer seninle tartışmaya kalkarlarsa, o zaman de ki: “Ben ve bana tâbî olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allah'a teslim ettik.” O kitap verilenlere ve ÜMMÎ'lere de ki: “Siz de (fizik vücudunuzu Allah'a) teslim ettiniz mi?” Eğer teslim ettilerse o zaman (onlar) andolsun ki; hidayete ermişlerdir. Eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen (görev) ancak tebliğdir. Allah kullarını BASÎR'dir (görendir).
Hiç size fizik bedenini Allah'a nasıl teslim edileceğini anlatan oldu mu? Sanmıyorum olsa idi bu memlekete Allah dostları sahabe gibi yaşayan insanlar olurdu.
NE DURUYORSUNUZ, ALLAH RESUL’ÜNÜN DAVETİNE İCABET ETSENİZ. HERŞEYİ YOKTAN  VAR EDEN YÜCE RABBİMİZE DOST OLMAYI DİLESEK DE MAHZUN OLMAYAN DÜNYA VE AHİRET MÜJDESİ ALSAK OLMAZ MI?
YUNUS - 62 :E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). Muhakkak ki Allah'ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun da olmazlar, öyle değil mi?
YUNUS - 63 :Ellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne). Onlar, âmenûdurlar (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı dileyenlerdir) ve takva sahibi olmuşlardır.
YUNUS - 64 :Lehumul buşrâ fîl hayâtid dunyâ ve fîl âhıreh(âhıreti), lâ tebdîle li kelimâtillâh(kelimâtillâhi), zâlike huvel fevzul azîm(azîmu).Onlara, dünya hayatında ve ahirette müjdeler (mutluluklar) vardır. Allah'ın sözü değişmez. İşte O, fevz-ül azîmdir
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
Allah dostu olmak, dünya ve ahiret saadetinin sahibi olmak istemez misiniz?
DAVETE İCABET EDİN VE ALLAH DOSTU OLMAYI DİLEYİN.
NE KAYBEDERSİNİZ?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Doğan KUŞMAN Arşivi