ŞEKER HASTALIĞI

ŞEKER HASTALIĞI

KARS SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN ŞEKER HASTALIĞI BİLGİLENDİRMESİ

 

KARS SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN ŞEKER HASTALIĞI BİLGİLENDİRMESİ

  Kars Sağlık İl Müdürü Dr. Fahri Sevinç, şeker hastalığında dikkat edilmesi gerekenler konusunda bir açıklamada bulundu. Sevinç, Şeker hastalığının ülkemizde görülme sıklığı giderek artan, organ kayıpları ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilen kronik bir hastalık olduğunu söyledi.

  Sağlık İl Müdürü Dr. Fahri Sevinç, “Yeterli ve dengeli beslenme ile birlikte fiziksel aktivitenin diyabetin ortaya çıkmasının engellenmesi ve geciktirilmesinde önemli rolü olduğu bilinmektedir. Halk arasında şeker hastalığı (Diabetes Mellitus) olarak bilinen diyabet, ömür boyu devam eden ve pankreasın yeterli derecede insülin salgılayamamasından ve salgılanan insülinin yeterli derecede kullanılmamasından kaynaklanan bir metobolizma hastalığıdır. Kronik bir hastalık olduğu için diyabeti olan kişilerin bu hastalıkla yaşamayı öğrenmesi gerekir. Diyabeti tanımak, yemek yeme alışkanlıklarını değiştirmek, günlük yiyecek değişimlerini öğrenmek ve kan şekeri ile ilgili belirtilere uygun acil önlemleri almak gerekir” dedi.

  Sevinç, şişmanlık, aşırı tuz, şeker ve şekerli yiyeceklerin tüketimi ve lif (posa) yönünden yetersiz beslenme, diyabet hastalığına zemin hazırlayan nedenlerden bir kaçı olduğunu da belirterek, “Yediğimiz besinlerin çoğu, bir şeker formu olan glukoza dönüşür. Biz glukozu, adale ve diğer dokularımız için enerji sağlayan bir enerji kaynağı olarak kullanırız. Glukoz kanımızda dolaşır. Kaslarımız ve diğer dokularımız yağ ve karaciğer glukozunu kandan hücrelerin içine alabilmek için, insülin diye adlandırılan bir hormona ihtiyaç duyarlar. Vücudumuzun, yiyeceklerimizden gerekli enerjiyi elde edebilmesi için, insüline gerek vardır.İnsülin, midenin gerisinde, pankreas denilen küçük bir salgı bezi tarafından yapılır. Beta hücreleri diye bilinen hücrelerden salgılanır. Bir kişi, diyabeti olduğunda, ya pankreası ihtiyaç duyduğu insülini üretemiyordur ya da vücudu salgılanan insülinini etkin bir şekilde kullanamıyordur” diye konuştu.

  “Diyabetli kişiler aldıkları besindeki şekeri (glukozu) yeterince kullanamazlar” diyen Sevinç, şunları söyledi:

  “Bu da, kanda şeker miktarının artmasına yol açar. Bu yüksek kan şekeri seviyeleri, hiperglisemi olarak adlandırılır. Diyabetin tıbbi komplikasyonlarına yol açan şey, kandaki yüksek glukoz seviyelerinin devamlı olmasıdır. Uluslararası Diyabet Federasyonu, tüm dünyada 230 milyondan fazla kişide diyabet olduğunu tespit etti. Bu miktarın 2025’den önce 350 milyona yükseleceği tahmin edilmektedir. Her yıl, bir 7 milyon kişi daha diyabet hastası olacaktır. 1985’te, tüm dünyada, tespit edilen 30 milyon diyabetli vardı. Bugün, 230 milyondan fazla diyabetli mevcuttur. Yaklaşık 20 yılda, yedi kat artma olmuştur. Eğer bu epidemiyi yavaşlatmak için hiçbir şey yapılmaz ise, 25 yıl içerisinde, sayı 350 milyonun üzerine ulaşacaktır. Diyabet Komplikasyonları maliyetinin, tüm dünyada total sağlık hizmetleri harcamalarının yüzde 5-10’unu oluşturduğu tahmin edilmektedir.Diyabet, gelişmiş ülkelerde, erişkin yaş çalışma grubunda kısmi görme kaybı ve körlüğün temel nedenidir.Diyabete bağlı parmak veya bacak amputasyonları, kazalarda oluşan amputasyonlara göre daha fazladır”

  DİYABETLİ KİŞİLER DAHA FAZLA KALP İNFARKTÜSÜ VE FELÇ GEÇİRME RİSKİNE SAHİPTİR

  Diyabetli kişilerin daha fazla kalp infarktüsü ve felç geçirme riskine sahip olduğunu da hatırlatarak, “Diyabetli kişiler çok yüksek bir böbrek hastalığı geliştirme riskine sahiptir” dedi ve Diyabetin (Şeker Hastalığının) Nedenlerini şöyle sıraladı:

Tip 1 diyabet: 1-Kalıtım 2-Pankreasa zarar veren virüsler 3-Vücudun kendi savunma sisteminde oluşan ve pankreastaki insülin yapan hücrelerin tahribi ile sonuçlanan sorunlar

Tip 2 diyabet: 1-Yaş (40 yaş üzeri) 2-Obezite 3-Kalıtım 4-Gebelik sırasında diyabet gelişimi 5-4.5 kg’ dan ağır bebek doğuranlar 6-Stres 7-Hipertansiyon

Diyabet Tipleri : Diyabetin iki temel tipi mevcuttur: Tip 1 ve Tip 2

  Tip 1 diyabetli kişiler genellikle insülin üretmemektedirler. Dışarıdan insülin kullanmak zorundadırlar. Başka türlü yaşamaları imkansızdır.

  Tip 1 diyabet, bazen, insüline bağımlı, genetik olarak yönlendirilmiş veya erken başlangıçlı diyabet olarak adlandırılır. Tip 1 diyabetli hastalar genellikle insülini hiç üretmemektedirler.

Tip 1 diyabet herhangi bir yaşta da çıkabilir, fakat genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde oluşur. Hasta kişiler, kanlarındaki glukoz seviyesini kontrol etmek için her gün insülin enjeksiyonu yapmak zorundadırlar. Eğer Tip 1 diyabetli kişiler insülin bulamazlarsa diyabet komasına girerler.Uluslararası Diyabet Federasyonu, dünyada en az 17 milyon kişide Tip 1 diyabet olduğunu tespit etmiştir.

  Tip 2 diyabetli kişilerde, insülin üretimi azdır veya onu yeterince kullanamamaktadırlar. Genellikle insülin enjeksiyonu gereksinimleri yoktur. Yalnızca diyet veya oral tabletler (ağızdan alınan ilaçlar) ile tedavi olabilirler.Tip 2 diyabet, insüline bağımlı olmayan diyabet veya geç başlangıçlı diyabet olarak da adlandırılır. Tip 2 diyabetli kişilerin genellikle insülin gereksinimleri yoktur. Genellikle, diyetlerini kontrol ederek, düzenli egzersiz yaparak, ağızdan ilaç ve bazen de insülin alarak kanlarındaki glukozu kontrol edebilirler.

  Tip 2 diyabet, 45 yaşından büyük şişman kişilerde en yaygındır. Bununla birlikte, artan obezitenin bir sonucu olarak, çocuklarda ve genç erişkinlerde de yaygın hale gelmektedir. Tip 2 diyabet en yaygın diyabet tipidir, tüm diyabetlilerin %90-95’ini oluştururlar.

  Eğer tip 2 diyabetli kişilerde tanı erken konmaz ve tedavi edilmez ise, ölüme bile yol açabilen ciddi komplikasyonlar gelişebilir.Tüm dünyada milyonlarca kişi hastalığını bile bilmeden veya yeterli tıbbi bakıma ulaşmadan Tip 2 diyabetli olarak yaşamaktadırlar.

  Uluslararası Diyabet Federasyonu, dünyada en az 170 milyon kişide Tip 2 diyabetli olduğunu tahmin etmektedir.

  GESTASYONEL DİYABET :

  Bir diğer diyabet tipi, bazen gebe kadınlarda oluşan, geçici bir diyabet formudur. “Gestasyonel Diyabet” olarak adlandırılmaktadır. Hamilelik tamamlandığında genellikle kaybolmaktadır. Bu tip diyabeti olan kadınlar, daha sonraki zamanlarda, yüksek oranda, Tip 2 diyabet geliştirme riskine sahiptirler (%15).Diğer bazı nadir diyabet tipleri de mevcutdur.

  DİABET OLUŞUMU :

  Herhangi bir kimse, herhangi bir yerde, herhangi bir yaşta diyabetli olabilir.

  Birçok erişkin, semptomları tanınmadan birkaç yıl önce diyabetli olmuş olabilir. Tanı konduğu sırada, bunların bir çoğunda, diyabet komplikasyonları gelişmeye başlamıştır.Görme azalması, böbrek yetmezliği, kalp hastalığı, felç ve sinir hasarı gibi. Dünyanın birçok yerinde de, hiç teşhis edilmemiş birçok diyabetli vardır.

  Diyabeti erken ortaya çıkarmak demek, tedavisinin daha kolay ve ciddi komplikasyon riskinin önemli ölçüde azaltılabilir olması demektir.

DİYABETİN TANISI - TANI KRİTERLERİ:

  Başlıca klinik bulgular şunlardır: polifaji (çok yemek yeme), polidipsi (çok su içme), poliüri (çok idrara çıkma), ağırlık kaybı, kuvvet azalması, ağız kuruluğu, bulanık görme, deri enfeksiyonları, kaşıntılar, iştahsızlık, baş ağrısı ve halsizliktir.

  Ancak kesin tanı, laboratuar yöntemlerinin kullanılması ve sonuçların değerlendirilmesi ile konulur. Normalde erişkinlerde 100 ml kandaki açlık kan şekeri 70- 90 mg arasında değişir. Yaş ilerlemesiyle bu değerler biraz yükselebilir; 100- 120 mg/ dl ‘ ya kadar normal sayılabilir.

  ADA TARAFINDAN KABUL EDİLMİŞ TANI KRİTERLERİ:

  Diyabetin belirtileri ve bulgularına ek olarak günün herhangi bir zamanında ölçülen kan glikoz değerinin 200mg/dl ya da daha yüksek olması

1-En az 8 saat hiç kalori alınmamış bir açlık sırasında kan glikoz değerinin 126 mg/dl ya da daha yüksek olması

2-75 gr Oral Glikoz Tolerans Testi (OGTT) sonucunun, yükleme sonrası 2.saat glikoz konsantrasyonunun 200 mg/ dl ya da daha yüksek olması

3-Açlık kan glikoz düzeyi 110 -126 mg/dl arasında olanlardan bozulmuş açlık glikozu tanımının getirilmiş olması

ADA’ nin belirlediği bu kriterlerden en az ikisinin bulunmuş olması gerekmektedir.

DİYABETİN RİSK FAKTÖRLERİ :

  Tip 1 Diyabet İçin Risk Faktörleri: Bunlar, çok iyi tanımlanmamışlardır. Fakat, genetik ve çevresel faktörlerin bu tip diyabet gelişimi için tetikleyici rol oynayabildiği görülmektedir. Esas etken, oto-immün mekanizmasının bozukluğudur.

  Tip 2 Diyabet için Risk Faktörleri:

  Yaş: Diyabetli kişilerin yüzde 90- 95’i tip 2 diyabetlidir. Bu tip genellikle 40 yaşın üzerindeki kişilerde oluşur. Fakat zamanımızda, çocuk ve adolesanları da önemli ölçüde etkilemektedir. Yaşlandıkça, diyabet riski artmaktadır.

  Şişmanlık: Tip 2 diyabetli kişilerin yüzde 80’inden fazlası kiloludur. Ne kadar kilolu olursanız o kadar yüksek diyabet riski taşırsınız.

  Diyabete İlişkin Aile Hikayesi: Araştırmalar, eğer yakın aile üyelerinde bir diyabet hikayesi var ise kişilerin daha fazla risk altında olduğunu göstermiştir. Akrabalık ne kadar yakın ise, diyabet riskiniz de o kadar yüksektir.

  Fiziksel Aktivite : Araştırmalar aktif bir hayat sürdürmeyen kişilerin, daha fazla tip 2 diyabet gelişme riskinde olduğunu göstermiştir. Ne kadar az egzersiz yaparsanız diyabet gelişme olasılığı o kadar yüksektir.

  Bozulmuş Glukoz Toleransı (IGT): Sağlıklı bir kişinin kan şekeri 70-110 mg/dl (100 mililitre kanda mg olarak glukoz) arasındadır. Veya 3.9-6.0 mmol/L arasındadır. Bozulmuş glukoz toleransı, normalden daha yüksek bir kan glukoz seviyesidir. Açık diyabetin başlangıcıdır.

  Irk/Etnik Özellikler: Bildiğimiz kadarıyla, ırk ve etnik özellikler bir kişide diyabet gelişme olasılığını belirlemede önemlidir. Bu popülasyon içinde, Afrikalı-Amerikalı, Hispanik Amerikalı, Yerli Amerikalı, Asyalı- Amerikalı ve Pasifik Adalılarda daha fazla diyabet ortaya çıkmaktadır.

  Hamilelik Sırasında Diyabet: Bazı kadınlarda, hamilelikleri sırasında “gestasyonel diyabet” adıyla bilinen geçici bir diyabet tipi oluşur. Gestasyonel diyabet tüm hamileliklerin %2-5’inde gelişir. Fakat genellikle, hamilelik sonlandığında kaybolur. Bununla birlikte, gestasyonel diyabeti olan veya 4 kg veya daha büyük bebek dünyaya getiren kadınlarda, yaşamlarında daha geç bir dönemde, daha fazla Tip 2 diyabet gelişme olasılığı vardır.

  TİP1 DİYABET SEMPTOMLARI:

 Tip 1 diyabetin başlangıcı genellikle birdenbire ve dramatiktir (saman alevi gibi). Aşağıdaki semptomları içerebilir:

Anormal susama ve ağız kuruması, Sık idrara çıkma, Kol ve bacaklarda yorgunluk/Enerji azlığı, Sürekli açlık hissi, Ani kilo kaybı, Yavaş iyileşen yaralar, Tekrarlayan infeksiyonlar, Bulanık görme.

  TİP 2 DİYABET SEMPTOMLARI :

  Yukarıda listelenen aynı semptomlar tip 2 diyabetli kişilerde de gözlemlenebilir. Fakat, genellikle, semptomlar daha az belirgindir. Tip 2 diyabetin başlangıcı yavaştır ve sonuçta tespit etmek güç olabilir. Gerçekten de, tip 2 diyabetli bazı kişiler, erkenden hiçbir belirgin semptom göstermezler. Bu kişilerde çoğunlukla hastalık tablosu birkaç yıl sonra teşhis edilir. O zaman birçok komplikasyon gelişmiş olarak karşımıza gelir.

Önceki ve Sonraki Haberler