Arkeologların çamur ve suyun içinde bin 850 yıllık antik havuzu gün yüzüne çıkarma çabası
Antalya'nın Demre ilçesindeki Myra Antik Kenti sınırlarında yer alan ve milattan sonra 2. yüzyılda Roma döneminde inşa edildiği belirlenen termal yapı, yürütülen kazı ve koruma çalışmalarıyla ilk günkü işlevine kavuşturulmak üzere gün...
Antalya'nın Demre ilçesindeki Myra Antik Kenti sınırlarında yer alan ve milattan sonra 2. yüzyılda Roma döneminde inşa edildiği belirlenen termal yapı, yürütülen kazı ve koruma çalışmalarıyla ilk günkü işlevine kavuşturulmak üzere gün yüzüne çıkarılıyor. Myra ile antik liman kenti Andriake arasında, şifalı su kaynağı üzerine kurulu yapıdaki kazılarda ekipler yoğun su ve çamurla mücadele ederken, zaman zaman 16,5 derece sıcaklıktaki termal suda temizlenerek çalışmaya devam ediyor. Myra Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik, "Bu yapının benzeri bölgede yok, Roma İmparatorluk Dönemi mimarlığı açısından orijinal bir keşfin içindeyiz" dedi.
Myra Antik Kenti ile Andriake arasında, uzun yıllar Demre'nin eski sanayi bölgesi olarak kullanılan alanda yer alan antik su yapısındaki çalışmalar, sanayi faaliyetlerinin sona erdirilmesi ve yapıların tamamen kaldırılmasının ardından hız kazandı. Alanın temizlenmesiyle birlikte, toprak altında kalan ve sürekli su alan yapı kademeli olarak ortaya çıkarılıyor.
Milattan sonra 2. yüzyıla tarihlendirilen Roma dönemi yapısının, magnezyum, demir, kükürt ve fosfor içeren zengin bir termal su kaynağı üzerine inşa edildiği belirlendi. Yapının, klasik antik hamam ya da anıtsal çeşme örneklerinden farklı olarak, çevresindeki sarnıçlar, su kanalları ve kemerlerle birlikte bütüncül bir şifalı su kompleksi olarak işlev gördüğü değerlendiriliyor.
"15 yıl bekledim, sanayi kalkmadan kazıya başlamadım"
Kazı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik, yapının bilimsel olarak uzun süredir bilindiğini ancak çevresindeki sanayi dokusu nedeniyle kazının yıllarca ertelendiğini belirterek şunları söyledi:
"Bu yapı, 2009 yılında kazılara başladığımız ilk yıldan beri odağımızdaydı. Ancak hemen yanında çok eski ve yoğun bir sanayi alanı vardı. O bölge kaldırılmadan burada kazıya başlamayacağımı söylemiştim ve tam 15 yıl bekledim. Nihayet bu yıl belediye tarafından tüm sanayi yapıları kaldırıldı, alan temizlendi. Biz de verdiğimiz söz doğrultusunda, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın "Geleceğe Miras" projesi kapsamında bu yapının kazısına başlamış olduk."
Kazılar su ve çamurla mücadele içinde yürütüldü
Kazı alanının doğrudan aktif termal kaynaklar üzerinde yer alması nedeniyle çalışmaların büyük bölümünün suyla mücadele içinde geçtiğini vurgulayan Çevik, kazının ilerleyişini şu sözlerle aktardı:
"Toprakları açtıkça orijinal kaynak suları gelmeye başladı. Farklı noktalardan sürekli su doluyordu. Büyük pompalarla her gün suları tahliye ettik, kazdık; gece yeniden doldu, sabah tekrar boşalttık. Bu döngüyle ilerledik ve ancak bu seviyeye gelebildik. Çalışmalar sırasında, ortaya çıkarılan mil duvarların korunması ve çevreden gelen yüzey sularının alanı yeniden doldurmaması için yapının çevresi yaklaşık iki buçuk metre yüksekliğinde koruyucu bir engel duvarla çevrildi."
Nymphaion değil, özgün bir termal yapısı
Yapının uzun yıllar literatürde "nymphaion" olarak tanımlandığını hatırlatan Prof. Dr. Çevik, kazılar ilerledikçe bunun doğru olmadığının anlaşıldığını şu şekilde ifade etti:
"1960'lı yıllarda Borchardt bu yapıyı "nymphaion" olarak tanımlamıştı. Biz de kazıya başlayana kadar bu şekilde anıyorduk. Ancak plan tamamen ortaya çıktığında bunun ne bir Roma hamamı ne de klasik bir nymphaion olduğunu gördük. Bu, doğrudan termal suya dayalı, özgün plan tipine sahip bir Roma dönemi termal yapısı. Bu yapının benzeri bölgede yok, Roma İmparatorluk Dönemi mimarlığı açısından orijinal bir keşfin içindeyiz."
Burguç sularının ana kaynağı ortaya çıktı
Yapının, Demrelilerin "Burguç" olarak adlandırdığı ve uzun yıllardır şifa amacıyla kullandığı sağlık sularının ana kaynağı olduğunu belirten Çevik, antik dönemde de aynı suyun değerlendirilmiş olmasının tesadüf olmadığını söyledi. Çevik, "Bugün Demreliler ve buraya gelenler, Burguç Değirmeni diye bilinen kaynak göletlerine girerek şifa buluyor. İşte o suların asıl kaynağı bu yapı. İçinde magnezyum, fosfor, kükürt ve demir bulunan çok zengin bir maden suyu söz konusu" şeklinde konuştu.
Havuzlar ve mermer kaplamalar gün yüzüne çıktı
Kazılar sırasında biri büyük, biri küçük olmak üzere iki havuzun ortaya çıkarıldığını belirten Prof. Dr. Çevik, bu havuzların bir dönem mermer kaplı olduğunu ve kaplamaların bir bölümünün hala yerinde bulunduğunu söyledi. Çevik, yapının farklı kotlarında su derinliğinin değişkenlik göstermesi nedeniyle çalışmaların kontrollü şekilde sürdürüldüğünü, fazla suların sürdürülebilir biçimde tahliyesi için uzmanlarla teknik planlamaların devam ettiğini ifade etti.
"Çamurdan çıkıp şifalı suda temizleniyoruz"
Çalışma şartlarının zorluğuna dikkat çeken Çevik, kazı ekibinin zaman zaman termal sudan yararlandığını belirterek, "Burası Roma döneminde bir şifalı su yapısıydı ve insanlar burada yüzüyordu. Biz de çamur içinde çalıştığımız için arkadaşlarımız zaman zaman bu suya girip temizleniyor, ardından kazıya devam ediyor. Yaz-kış 16,5 derece olan bu su, özellikle Demre'nin 40-45 derece sıcaklarında gerçekten rahatlatıcı" dedi.
Vatandaşların bu sudan faydalanıp faydalanamayacağına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Çevik, alanın şu aşamada güvenlik nedeniyle kontrollü tutulduğunu vurgulayarak, "Şu anda yapının çevresi çitle çevrili, çünkü farklı kotlarda su derinliği var ve bu haliyle riskli. Vatandaşların faydalanması tamamen projeye bağlı. Yapıyı hem insanları hem de kendisini koruyacak şekilde planlamamız gerekiyor. İleride, bakanlığın iradesi ve yapılacak düzenlemeler doğrultusunda, kontrollü bir kullanım söz konusu olabilir. Bunun yanı sıra, vatandaşların yapıyı güvenli şekilde izleyebileceği izleme yolları ve teraslar oluşturulması da planlarımız arasında. Ama şu an için önceliğimiz koruma ve sürdürülebilirlik" ifadelerini kullandı.
Arkeopark hedefiyle yeni cazibe alanı
Alan şu aşamada güvenlik gerekçesiyle kontrollü tutulurken, kazıların tamamlanmasının ardından izleme yolları, teraslar ve çevre düzenlemeleriyle birlikte bölgenin bir arkeopark olarak düzenlenmesi planlanıyor. Myra, Andriake Ören Yeri ve Likya Uygarlıkları Müzesi ile bütünleşmesi hedeflenen projenin, Demre'ye yeni bir kültürel cazibe alanı kazandırması amaçlanıyor.
Prof. Dr. Nevzat Çevik, kazıların önümüzdeki yıl da devam edeceğini belirterek, bölgede termal tesisin yanı sıra bir Roma hamamının da ortaya çıkarıldığını ve alanın antik dönemde yoğun bir su yapıları bölgesi olarak kullanıldığını kaydetti.
Kaynak: