''Annenin başına kötü bir şey gelmişse...''

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Başbakan Erdoğan'ın 'Kürtaj cinayettir' sözüyle tartışılmaya başlanan sezaryenle ilgili açıklamalarda bulundu.

 

Bakan Akdağ, “Benim kişisel yaklaşımım, prensip olarak gerekmedikçe, tıbbi gereklilik olmadıkça kürtaj yapılmamasıdır. Ama bu raporun neyi getirip neyi götüreceğini de görmemiz lazım” dedi.

Akdağ, kürtaj ve sezaryene ilişkin tartışmaların hatırlatılması üzerine, kürtajın anne karnındaki bir canlının rahimden kazınarak alınması demek olduğunu, kelimenin aslının “küretaj” olduğunu, “kürete etmenin” de kazıyarak çıkarma anlamına geldiğini anımsattı.

 

Tıbbi bir mecburiyet olduğunda kürtaj yapılmasının kaçınılmaz olduğuna işaret eden Akdağ, annenin sağlığını riski atan durumlar ya da bebekle ilgili çok ağır genetik arıza gibi durumlarda kürtaja doktorların karar verdiğini belirterek, şöyle konuştu:

“Bütün bunların dışında Türkiye'de hamileliğin 10. haftasından önce 1983'te yapılmış bir kanunla kürtaj tamamen serbest. Bir gerekçe aranmadan herhangi bir hamile kadın 10. haftadan önce bebeğini kürete ettirebiliyor. Bunun tartışıyoruz. Bunun doğru olmadığını düşünüyoruz. Bunun için neler yapabileceğimizi konuşuyoruz. 1983 yılında bu kanun yapıldığı zaman hiç tartışılmamıştı.

İstanbul'da dün gazeteci arkadaşlarla yaptığımız görüşmede, bu konu güncel olunca, şunu sordular; 'Yerleşmiş olan bir uygulamayı neden şimdi tartışmaya açıyoruz?'. Biz 12 Eylül sonrası Türkiye'de karar verilmiş olan birçok uygulamayı tartışmaya açıyoruz. Gazeteci arkadaş, 'O zaman bu tartışılmıştı. Danışma Meclisi'nde tartışıldığını hatırlıyorum' dedi. Danışma Meclisi o zaman paşaların kurduğu bir meclisti. Meclis deyince adına gerçekten çok önemli bir demokratik faaliyet yapılmış gibi algılanıyor.

Bunun tartışılması çok yerinde oldu kanaatimce. Bütün dünyada bu tartışılıyor. ABD'de, Avrupa'da birçok ülkede. Kürtajın yasak olduğu, serbest olduğu ülkeler var. Bir defa kürtaj bir planlama yöntemi olarak asla kullanılmamalı. Maalesef Türkiye'de biraz bu şekilde kullanılabiliyor. 100 binle ifade edebildiğimiz kürtaj yaşanıyor Türkiye'de.”

''BEBEĞİN YAŞAM HAKKINI ÖNEMSİYORUZ''

Türkiye'de toplam doğumların içinde ne kadar kürtaj olduğuna dair sayının yapılmakta olan yeni çalışmayla verilebileceğini söyleyen Akdağ, 2008'deki geniş saha araştırmasına göre her 100 gebelikten 10'unun kürtajla sonlandırıldığını vurguladı.

Kürtaj konusuna “kadının seçim hakkı” ve “bebeğin yaşam hakkı” gibi yaklaşımlar olduğunu belirten Akdağ, “Biz bulunduğumuz nokta itibarıyla bebeğin yaşam hakkını çok önemsiyoruz” dedi.

Türkiye'de herkesin bir aile hekimi olduğunu, planlamayla ilgili yöntemlerin ücretsiz olarak vatandaşa sunulduğunu vurgulayan Akdağ, sürdürülen tartışmalar sonucunda insanların “Kürtaj bir planlama yöntemi değilmiş, o zaman biz normal planlama yöntemlerine başvuralım” diyeceklerini dile getirdi. Akdağ, “Yarın kürtajla ilgili kısıtlamalar getirdiğimizde de bu o zaman çok büyük bir problem oluşturmayacak” diye konuştu.

Hekim olarak kürtajın kadın sağlığı açısından taşıdığı riskleri de anlatan Akdağ, kürtaj sırasında ani komplikasyonlar gelişebildiğini, ağır kanama ya da yırtılmalar yaşanabildiğini, sonrasında kadının kısır kalması gibi sorunlarla karşı karşıya kalınabildiğini kaydetti.

''YAN TEDBİRLERİ ALMAK DURUMUNDAYIZ''

Kürtajın bugün tartışılmasının makul olduğunu dile getiren Akdağ, 10-15 yıl önce kırsalda ve şehirlerdeki kadınlara bu kadar yaygın hizmet verilemediğini, bugün hizmetler yaygınlaştığı için tartışmanın daha rahat yürüdüğünü ifade etti.

Akdağ, “Meselenin insan davranışı, ahlakla ve etikle ilgili bir tarafı da var. Siyasetle ilgili bir tarafı da var. Siyaset burada karar verirken hem bilimi hem de ahlaki tarafı dikkate alarak karar verecek” dedi.

Herhangi bir ameliyatla ilgili kanun yazılmasına gerek duyulmadığını ancak kürtaj söz konusu olduğunda konunun tüm dünyada yasalarla düzenlendiğine işaret eden Akdağ, bazı ülkelerde uzun yıllar boyunca kürtajın yasak olduğunu hatırlattı.

Batılı toplumlarda bir eylem çok yaygın hale geldiği zaman bunu yasalaştırmak gibi bir alışkanlık olduğuna dikkati çeken Akdağ, kürtajda da sürecin böyle işlediğini, yıllarca illegal yapıldığını görenlerin kürtajı yasallaştırdığını söyledi.

Akdağ, “Bazen 'Annenin başına kötü bir şey gelmişse ne olacak?' vesaire gibi şeyler söyleniyor. Gerekirse öyle bir bebeğe devlet bakar. Böyle bir yasa çıkarılıp da kürtajla ilgili daha ciddi kısıtlamalar getireceksek mutlaka onun yan tedbirlerini de almak durumda olacağız” diye konuştu.

''SAĞLIK YA DA ADALET BAKANLIĞI'NIN TASARISI OLABİLİR''

Akdağ, bu konudaki kişisel yaklaşımının sorulması üzerine, “Benim kişisel yaklaşımım, prensip olarak gerekmedikçe, tıbbi gereklilik olmadıkça kürtaj yapılmamasıdır. Ama bu raporun neyi getirip neyi götüreceğini de görmemiz lazım” dedi.

Raporun geniş bir heyetle görüşüleceğini, sadece kadın doğum uzmanları değil yeni doğancılar, tıp etiği uzmanları, psikologlar ve doğum eylemi konusunda uzmanlaşmış kişilerin de görüşlerinin alınacağını belirten Akdağ, tartışıldıktan sonra raporun Bakanlar Kurulu'na sunulacağını söyledi.

Düzenlemenin Sağlık Bakanlığı'nın ya da Adalet Bakanlığı'nın tasarısı olarak gündeme gelebileceğini kaydeden Akdağ, konunun tıbbi boyutuna ilişkin raporun Bakanlar Kurulu'na sunulacağını dile getirdi.

Türkiye Gündem Haberleri