Kars’ın Selçuklu Türkleri Tarafından Fethi’nin 950. Yılı

ARAŞTIRMACI YAZAR SULTAN AYDIN'IN KALEMİNDEN

Kars’ın Selçuklu Türkleri Tarafından Fethi’nin 950. Yılı

ARAŞTIRMACI YAZAR SULTAN AYDIN’IN KALEMİNDEN

Kars’ın Selçuklu Türkleri Tarafından Fethi’nin 950. Yıl Dönümü ve Selçukluların Soyu

Anadolu’nun tapusu Kars’ta, Anı’da ve Malazgirt’te alındı. Yazımı aşağıda belirttiğim başlıklar altında toplamaya çalıştım.

            1-SELÇUKLU SOYU

            2- ANADOLU’YA SELCUKLU TÜRKLERİ’NİN GİRİŞ SEBEPLERİ

            3-SİYASİ SEBEPLERİ, ASKERİ SEBEPLERİ

            4-ANI’NIN KUŞATILMASI VE ALINMASI

            5-KARS’IN ALINMASI

            ANADOLU’DA YAŞAYAN TÜRKLERİN DEDELERİ DOĞRUDAN DOĞRUYA BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ’Nİ KURAN OĞULLARDIR.SELÇUK OĞULLARI AİLESİ ,OĞUZUN KINIK BOYUNA ,OSMAN OĞULLARI İSE KAYI BOYUNA MENSUPTUR .

            Oğuz han’ın

            A-ALTIN YAY GETİRENİN OĞULLARI

            a-Boz oklar

            1-Gün Han. Kayı, Bayat, Alka evli, Kara evli

            2-Yıldız Han. Avşar, Beğ dilli, Karkın, Kızık

            3-Ay han. Yazır, Dadurg, Döger, Yaparlu

            B- OK GETİRENLERİN OĞULLARI

            b-Üç  oklar

            1-Dağhan. Salur, Alayurtlu, Eymür, Üreğir

            2-Deniz han. İğdir, Buğduz, Yuva, Kınık

            3-Gökhan. Bayındır, Çavuldur, Çepni, Becene

            Selcuklu sultanı “Yurt kuran Alparslan’ın uğurlu eliyle Kars ilinin 16 Ağustos 1064’deki Fethi ile bu günkü Türkiye’mizin Anadolu’nun “DOĞU KAPISI”sayılan bu topraklarımızda temel atılmıştır.

            “Gaziler-Ocağı,Şehitler-Yatağı,Yiğitler-Durağı” 

            Toprağının her karışı atalarımızın kanı ve kemikleriyle dolu olan serhat şehri Kars’ta, Halk Şairlerinin deyişlerinde tarif edilemez  duygular buluruz.

ARKADAŞ

ANADOLU BİNBİR ÇİÇEKLİ TARLA

VATAN İÇİN GÜLLER  DİKTİK ARKADAŞ

SEN OLDUN BİR  KOVAN BEN OLDUM ARI

HEP  BİRLİKTE  BALLAR  YAPTIK ARKADAŞ

***

BİN YILDIR  ÇALIŞTIK BİZLER  BERABER

YURT KURDUK DOLAŞTIK BİZLER  BARABER

BİRLİKTE  SAVAŞTIK BİZLER  BERABER

ÇINAR GİBİ DALLAR YAPTIK ARKADAŞ

***

GÜNLER OLDU BEN  VALİ  SEN KAYMAKAM

ZAMAN  GELDİ  SEN BAŞBAKAN BEN  BAKAN

BEN BİR  PAŞA İDİM SEN  CUMHURBAŞKAN

NAKIŞLARLA ALLAR YAPTIK ARKADAŞ

***

SEN  BACIM YAVRUSU BEN SENİN  DAYIN

KARDAŞ BACI  BİR  KAN, OLMAZKİ,  HAİN

BEN SENİ  SEVMİŞİM OLMUŞUM DAYIN

DAYI  YİĞEN  YOLLAR  YAPTIK ARKADAŞ

***

BERABER YÜRÜRÜZ  İZİMİZ BİRDİR

DURUNCA  YANYANA YÜZÜMÜZ BİRDİR

TATLI KONUŞUNCA  SÖZÜMÜZ BİRDİR

HOŞ  MUHABBET  DİLLER  YAPTIK  ARKADAŞ

***

SULTAN  KURBAN BU MİLLETİN  ÖZÜNE

KANMA BİNDOKUZYÜZ ONBEŞ SÖZÜNE

SEN YANARSAN BEN YANARIM  KÖZÜNE

ALEV OLDUK KÜLLER  YAPTIK ARKADAŞ

            ANADOLU’YA SELÇUKLU TÜRKLERİNİN GİRİŞ SEBEPLERİ

            Bundan 950 yıl önce, 1064 tarihinde, bu günkü Türkiyemizin kurucu¬su ALP ARSLAN, Selçuklu Devletinin başına geçerek büyük bir ordu ile Anadolu üzerine yürümüştür.

            Bu sıralarda Anadolunun doğusu Bizanslıların elinde bulunuyordu. Bu günkü Kars ilimizin sınırları içinde bulunan Anı kalesi ise, Bizansın ve bu sebeple de Doğu Anadolu’nun en müstahkem bir mevkii durumunda idi -

            Büyük Selçuklu Devletimizin Anadoluya giriş sebepleri şu şekilde özetlenebilir:  

            1. SİYASÎ SEBEPLER:

            Alp Arslan, hükümdar olduğunda memleketi büyük bir karışıklık için¬de bulunuyordu. 

            Alp Arslan, memleketi bu büyük karışıklıktan kurtarmıştır. Bu bu¬nalımın halli, Sultan Tuğrulun ölümünden itibaren,

            Rey’de amcası Tuğrul’un tahtına oturan Alp Arslan’ın Sultanlığı, (27 Nisan 1064) ‘de kesin olarak Bağdattaki Abbasi Halifesi Kaim-bi-Emrul’lah tarafından tanınmıştı. Bu suretle de Alp Arslan, amcası Tuğrul’un hakimiyet alanına sahip olduğu gibi, Irak ve Horasan hükümdarlığını da üzerine almıştı.

            Alp Arslan, ilk iş olarak bozulan devlet ve memleket düzenini yerine getirmekle gerçek bir lider olduğunu göstermiştir.

            Bu arada devletin vezirliğine Merv’de de kendisine uzun yıllar rehberlik ve vezirlik yapan çok sevdiği ve saydığı Tûs’lu Hasan’ı (Hasan bin Ali İshak Al-Tûsi, 1018-1092) getirmişti ki, bu zata sonradan Halife tarafından “Nizam-ül Mülk” unvanı verilmiştir.

            Böylece Alp Arslan devletin dış meseleleriyle uğraşmağa başlamadan önce, memleketin iç düzen ve problemlerini müspet bir şekilde halletmeyi birinci plânda göz önünde bulundurmuştur.

            Böylece o, bir memleketin iç işleri salim bir mecraya sokulmadan dış memleketlerde müspet bir şekilde başarı sağlanamıyacağını, büyük bir devlet adamı olarak ortaya koymuştu. Onu, özellikle iki mesele çok yakından ilgilendiriyordu:

            Hâlâ Saltanat peşinde koşmak isteyen bazı Selçuklu Melikleri ile egemenliği altına girmiş ve girmemiş islâm ülkelerinde yaygın bir hal almış, kendi sınırları dışında kalan Arap ve Türk hakimiyeti alanlarında  îslâm kaidelerini zedeleyen ve halkını birbirine düşüren fikir yuvaları  Bu akımın, henüz yeni kurulan Türk devletinin bünyesini kemirecek büyük bir tehlike olduğu anlaşılmıştı.

            Bu yüzden Alp Arslan, bu fikir akımını durdurmadan ve zararsız bir duruma getirmeden dış meseleleri ele almamakta kararlı bulunuyordu. Alp Arslan bu işi zorla yapmak, yani Halifelik ile uğraşmak mecburiyetinde kalmıştır. yıkıcı propagandalar bakımından Mısır ile işbirliği yapan Bizans İmparatorluğu ile de ilgileniyordu.

            Çünkü Hristiyan Bizans İmparatorluğu, Herakliyos çağındaki haşmetine ulaşmak için İslâmiyeti ve îslâm dünyasını yok etmeyi, parçalamayı ve İslamların Hristiyanlaştırıl masını zaruri görü yordu.

            Ancak Alp Arslan, o sıralarda çok güçlü olan Bizans ile çatışmayı elverişli bir zamana geciktirmek istiyordu. Bu yüzden önce Mısır’a döndü.

            945 yılında Abbasî halifelerini hükümleri altına alan Büveyh Oğulları ve taraftarları, amcası Sultan Tuğrul tarafından 1055 yılında bertaraf edilmişti.

                        Bu suretle Selçuklular, Irak ve İran’a kadar girmiş bulunan bu akımı geçici bir zaman için durdurmuş İslâm memleketlerinde yaptığı mezhep propagandası neticesinde İslâmlar arasında sayısı 73’e varan mezhepler türemişti.

            Bu durumda îslâm birlik ve beraberliğini kurmaya ve devam ettirmeye imkân yoktu.

            islâm toplulukları kendi kendilerini yıpratacaklar, böylelikle Bizans İmparatorluğunun müdahalesine lüzum bile kalmayacaktı.

            Bu sebeple Sultan Alp Arslan ve dirayetli Veziri Nizam-ül Mülk, kaba kuvvete dayanmayan gerekli ilmî tedbirleri almağa ve zararlı akımları önleyecek teşkilât ve kanunları uygulamaya başlamışlardır.

            Ayrıca Sultan Alp Arslan, özellikle Sultan Tuğrul zamanında ve daha evvel devletin batı sınırlarında yaşayan Türkmen bey ve boylarının Bizansa karşı süre gelen akınlarının da gayri nizami bir harp, bir çeşit gerilla savaşı şeklinde devam ettirilmesinde bir sakınca görmeyerek, bu akınları teşvik etmiştir. Bu akınlara lüzum vardı.

            Çünkü, Bizanslılar oyalanmak, elverişli bir zamana kadar yıpratılmak ve girişilecek gelecekteki harekât için bir alışkanlık, kolaylık ve keşif sağlanmalıydı. Bu suretle Sultan Alp Arslan’ın girişeceği harekât başlayabilecekti.

            2. ASKERÎ SEBEPLER :

            Selçuklu Devletimizin hükümdarı Sultan alp Arslan’ın 1064 yılı harekâtı:

            Sultan Alp Arslan, ülkesinin iç düzeninde gereken güvenliği sağladık¬tan sonra, özellikle batı sınırındaki Selçuklu prensleriyle Türkmen beyle¬rinin sürdürdükleri - akınlara bizzat katılmağa niyetlenmiş ve bu amaçla gerekli hazırlıklara başlamıştır.

            Türkmenler, Erzurum, Ahlat, Muş ve Malatya’ya kadar sokulmuş, Ma¬latya ve Şarkî Karahisar’ı ele geçirmiş, Urfa’yı kuşatmış ve Kızılırmak ala¬nına kadar ilerleyerek Sivas’ı almışlar (1060), İmparator Konstan- tinos Dukas’ın gönderdiği Bizans kuvvetlerini 1061’de yenmişlerdi.

            Bunun dışında Türkmen beyleri, akın yaptıkları ve fakat ele geçireme dikleri bölgeleri, yağmalamakla yetiniyor ve Bizanslıları devamlı olarak taciz ediyorlardı.

            Bütün mücadele, Anadoludaki Bizans kaleleri çevresinde oluyor, fakat kalelere pek tesirli olamıyorlardı. Bu yüzden Alp Arslan, artık devletin batıda izlediği savunma stratejisinden vazgeçerek, doğuda savunmaya ve batıda saldırmaya karar vermiştir.

            Bu kararın verilmesinden sonra Alp Arslan, 22 Şubat 1064 de ordusu ile Rey’den hareket ederek Azerbaycan’a geldi.

            Burada sınır akınlarını yöneten kardeşi Yakutî Bey’le Türkmen Beylerinden Tuğ-Tigin komutasındaki kuvvetlerle de birleşerek daha güçlendi.

            Bu beyler, Selçuklu Sultanı Alp Arslan’ın öncüsü oldular. Bu arada Marand’a (Tebriz’in 65 Km. kuzeybatısında) gelindiğinde, Divin Şeddatlı Emiri Ebu’l Esvar da Alp Arslan’! saygı ile karşılayarak emrine girmiştir.

            Sultan Alp Arslan, Hoy ve çevresi halkının da yardımlariyle, bahar sulariyle çok kabarmış bulunan Aras nehri üzerinde kayıklarla kurdurulan bir köprüden büyük ordusunu geçirerek Nahçıvana geldi. Kafkas dağlarının güneyinde bulunan Gürcü ve Ermeni Krallıklarının durumu, Nahçivan’da Gence Şeddatoğulları ve ordusuyla buluşan Alp Arslan’ın ilk hedefi, Kafkas dağlarına kadar yürüyerek Gürcistan ve Ermeni krallıklarını ele geçirmekti.

            Ancak Alp Arslan, Nahçivanda ordusundan bir kısım kuvveti, o çağlarda daha 12 yaşında olan oğlu Melikşah’ın komutasına vererek, veziri Nizamül-Mülkti ve kardeşi Yakutî’yi de ona katarak  aras nehri boylarında bulunan sınır kalelerine taarruz ve bunların fethedil- mesiyle görevlendirildi.

            Melikşah’a bu görevin ve rilmesinin başlıca sebebi, Alp Arslan Gürcistan içlerine doğru ilerlerken, güney yanının korunması idi. Bu suretle Melikşah kuvvetlerinin ilk hedefi de Aras’ın güneyinde Iğdır, Sur-Mari, Tuzluca gibi kaleler olmuştur.

            Alp Arslan, Nahçivan’dan Divin-Zengi suyu yolu ile ilerleyerek önce Borçalı’yı fethetmiş ve bu yolla Gürcistan topraklarına girmiştir.

            Ahılkerek 19 Temmuz 1064’te zaptedilmiş, arkasından Poskov da alınmıştır. Ahıska zaptedildikten başka, Kvel (Batum’un doğusunda) kalesi ve dolayları ele geçirilmiş, Borçka, Artvin, Ardanuş, Şavşat, Ardahan bölgeleri alınmış tır.

            Bundan sonra Alp Arslan ordusu Serdar ab ad ovasında toplanarak yeni hareketleri için düzenlenmiş ve yığınağını tamamlamıştır.

            Alp Arslan’ın bu harekâtına paralel olarak oğlu Melikşah da evvelâ Ağrı Dağı İle Aras nehri arasındaki Sürmeli çukuruna girmiş ve buranın merkezi olan Sur-Mari, yani Sürmeli ve Iğdır kalelerine saldırmıştır.

            Iğdır kalesi, çok şiddetli bir muharebeden sonra ele geçirilmiştir. Bu savaşta Melikşah’ın attığı bir okla kale komutanı boynundan vurularak ölmüştür. Bundan sonra Sürmeli kalesinin ve Arpaçayının kuzeyinde kuvvetli bir şekilde berkitilmiş bir kale olan Meryem Niş’i alınmıştır.

            Melikşah, sonra babası Alp Arslan’la birleşmek üzere aldığı emre göre Serdarabad’da ana kuvvetlere katıldı.

            İlerlemesine devam eden Alp Arslan, önce, bugün adı Merin olan Se- pid şehrini fethetmiş, sonra da Anı kalesine yönelmiştir.

            3. ANI’NIN KUŞATILMASI VE ALINMASI:

            21 Temmuz 1064 günü Anı şehrini kuzeyden kuşatan Sultan Alp Arslan ve oğlu Melikşah idaresindeki Selçuklu ordusu çok güçlüklerle karşılaştı. Bilindiği gibi Anı Şehri, şimdiki Kars’tan daha geniş bir alanı içine alan, surlarla çevrili, çok müstahkem bir yerdir.

            Doğu kuzeyinde Acem Ağılı deresi, doğu ve güneyinde derin yataklı Arpaçay boyu, batısında Bostanlar deresi ile çevrilen Anı’nın, ancak kuzeydeki “Yavşanlık düzü” denilen ovaya açılan yönünden kuşatılması mümkündü; burada da, 989 yılında tamamlanan iki katlı yüksek dış kale surları ile önünde su ile dolu basamaklı hendekler ve hendekler önünde ayrıca ince bir sur daha vardı.

            Anı’ya öteki yönlerinden yaklaşmak ve ok atmak imkânsızdı. Şehrin kuzeyindeki surlar önünde konaklayan Selçuklu ordusu, buradan surlar ve burçlar üzerinde siperlenmiş Rum ve müttefiklerine oklar yağdırıyordu.

            Bu gün bile Anı surlarındaki Selçuklu okları izlerini, (Kevek) denilen küfeki taşlan üzerinde görmekteyiz.

            Selçuklulardan daha yüksek ve onlara hakim olan burç ile bedenlerden ok yağdıran Anı koruyucularına karşılık Alp Arslan, altı toprak dolu, üzerinde saman ve ot bulunan çuvallarla kalaslardan kurulu bir kaç yığma tepe yaptırdı.

            Bu tepecikler üzerine çıkan Selçuklu askerleri taş gülle atan mancınık ve yangın çıkarıcı yağlı paçavraları fırlatan mengeneli sapanlar ile Anı surlarını ve arkasındaki mahalleleri bombardıman ettiler.

            Ateşsiz top sayılan Selçuklu mancınıkları ve neftli yangın paçavraları dürümlerini savuran mengene sapanları Anı’yı ve koruyucuları bunaltıyordu. Öte yandan da Seçme Türk askerleri bellerinde kümçları ve omuzlarında yayları olduğu halde demir eldivenleri gi yerek demir kazıkları surların taş aralarına geceleyin çaka çaka ellerindeki urganlarla surlar üzerine çıkıp koruyucuları kılıçtan geçiriyor ve, arkadaşlarını urganlarla bedenlere  çıkarabiliyordu.

            Böyle kanlı muharebelerle 24 gün süren Anı kuşatması sonunda Selçuklular çekilir gibi yaparak çıkıp gittiler.

            Rum koruyucuları, Türkler bozulup kaçıyor diye kale kapılarını açarak onların arkasına düşünce yanlarda pusuya yatan Türk erleri, hem doğudan ve hem de batıdan açık bulunan ortakapıya doğru hücum ederek buradaki Arslanlı kapı yerini zaptettiler.

            Orta kapıdan Selçuklu ordusu Anı’ya girerken Bizans vali ve kumandanı Katrat ile Grigor da içkaledeki hazineyi yanlarına alıp gizli yollar ile Bostanlar deresine ve Arpaçayı boyundan Digora doğru kaçtılar.

            16 Ağustos 1064 Anı fethi üzerine Alp Arslan buradaki Katedrali, “Fethiye” adlı camiye çevirmeleri için ustalara emir verdi. 17 Ağustos salı sabahı işe başlayan Selçuklu ordusundaki mimar ve yapı ustaları 20 Ağustos Cuma sabahına kadar dört gün geceli gündüzlü çalışarak Fethiyye camiine mihrap ile minber yaptılar.

            Vaiz için kürsü koydular. Beş Ramazan 456 Hicri ve 20 Ağustos 1064 müadi tarihe rastlayan Cuma günü Şanlı Anadolu Fatihi Alp Arslan, Anı Fethiye camiinde oğlu Melikşah ve Başveziri Nizamülmülk başta olmak üzere ilk cuma namazını kıldı.

            4. KARS’IN ALINMASI:

            (Anı’da bulunan) Alp Arslan, Kars’ta hüküm süren (Bağratlı) Prensi Abbas Şehin Şahin oğlu Gagik’a elçi salıp huzuruna çağırdı. Bağratlı Prensi, Türk elçisini siyah elbiseleriyle kabul ederek “Tuğrul Beğ’in ölümün- denberi matem” tuttuğunu beyan ile yaranmak istedi ve Sultan’ı Kars’a davet etti.    Ordusu ile (1064 Ağustos sonlarında) Kars’a varan Alparslan, Gağık’ın ziyafetin, hediyelerini ve arz tabiiyetini kabul etti.

            Fakat Gagık, bir müddet sonra memleketini (Kars şehri ile Selim-Sarıkamış) İmparator Konstantin Dukas’a terkederk (1064 güzü sonlarında) karşılığında Zamantı (Pınarbaşı) çevresini aldı.

            Sultan, bu büyük zafer ve fetihlerden sonra, 100.000 kişilik ordusu, 50.000 esir ve pek çok ganimet ile (Başkent) Reye döndü. Alp Arslan bu zaferleri fetihnameler ile komşu ülke ve hükümdarlara bildirdi.

            Halife Kaim bi- Emrillah, Sultan’ı tebrik için (Bağdad’dan) Elçi ve mektup göndererek, kendisine Ebûl-Feth (Fetih-Babası) unvanı verdi.

            5. SONUÇ :

            Alp Arslan’ın 1064 yılında düzenlediği birinci Kafkas seferinde Yahniler’den Gökçe göl’e, Ağrı dağından, Kars’a kadar olan büyük bir bölge elde edilmişdir.

            Bu bölgede Selçuklulara tabi olmak üzere Anı Şeddadileri hükümeti kuruldu. Bu şekilde Alp Arslan’ın              giriştiği 1064 yılı harekâtından aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir:

            - Ardahan, Artvin, Bağratlar ülkesinden Ahılkelek alınarak vergiye bağlanmıştır.

            - 20 yıldan beri Bizans’a tabî olan Anı şehri işgal olunmuştur.

            - Loru Bağratları ülkesi ele geçirilmiştir.

            - Kars Kralı Gagik, Selçuklulara tabi olmak şartiyle vergiye bağlanmıştır.

            Alp Arslan’ın sınırları, Kars dahil, Soğanlı ve Allahüekber dağlarına dayandıktan başka, batıda Çoruh nehri ağzından Kafkaslara kadar Karadeniz’le çevrilen bu büyük ülke Selçuklu olmuştur.

            - Mısırdaki Fatimi halifeliğinin yönettiği Türkleri ayırıcı ve baltalayıcı Dinî propaganda uzun bir süre için önlenmiştir.

            Bu zafer, halen içinde yaşadığımız bir devrin ve Büyük Türk Milleti tarihinin Anadoluda yeniden başlangıcı olmuştur.

            Anı ve Malazgirt zaferlerinden az sonra atalarımız Anadolunun her yanını fethederek bu güzel ülkeyi bize vatan yaptı, yepyeni bir târih dönemi açtılar; Anadolunun fethiyle başlayan ve bu güne kadar süren bu yeni yurdumuza “Türkiye” dendi.

BÜYÜK SELÇUKLULAR DEVLETİ

1038-1157

KİRMAN SELÇUKLULARI

1048-1186

ANADOLU SELÇUKLULARI

074-1308

SURİYE SELÇUKLULARI

1078-1114

IRAK SELÇUKLULARI

1118-1194

SELÇUKLULARDAN ÖNCE MÜSLÜMAN DEVLETLER

1-Şeyhiler  869 -889

2-Mervaniler 990-!096

3-Nümeyriler-990-1086

SELÇUKLU BEYLİKLERİ

1-Danişmendiler 1085-1175

2 –Mengüçoğulları 1071-1152

3-Saltukoğulları 1071 -1202

4- Artukoğulları 1098-1409

5-İnaloğulları 1098-1183

6 –Dilmaçoğulları   1084-1192

7-Çubukoğulları 1085-1112

8-Ermenşahlar-1100-1207

9 Sutaylar-1312-1350

10-Eratnaoğulları  1327-1381

11-Kadı Burhanettin 1381-1398

12-Sahib Ataoğulları 1265-1333

13- Pervane oğulları 1264-1323

14-Çobanoğulları-1080-1309

15-Karamanoğulları-1250-1487

16-Germiyanoğulları 1260-1429

17-İnançoğulları 1276-1369

18-Karaslıoğulları 1296-1345

19 Saruhanoğulları-1300-1410

20 Aydınoğulları-1300-1424

21-Meteşoğulları 1278-1424

22-Hamitoğulları 1280-1423

23 Tekeoğulları 1302 1360

24-Eşrefoğulları 1280 1326

25Ankara ahileri-1290 -1354

26-Candaroğulları 1292-1461

27-Kutlu Şahlar 1340-1393

28-Tacüddin oğulları 1308 1425

29 Bayramoğulları 1313-1392

30-Dulkadir oğulları-1337 -1522

31-Caferbeyler-1371-1436

32-Ramazanoğulları-1252-1608

34-Osmanlılar 1299-1918

ALPARSLAN MARŞI

( KARS’IN FETİH MARŞI )

DOKUZYÜZ YIL CIĞ GİBİ GEÇMİŞ DE ÜZERİNDEN

HALA BU MUTLU GÜNÜ DUYUYORUZ DERİNDEN

İLK FETİH GÜNÜYDÜ BU YER OYNADI YERİNDEN

KARS’TAN BİR GÜNEŞ DOĞDU YÜCE DAĞLARI AŞTI

BATILININ GÖZLERİ BU GÜNEŞTEN KAMAŞTI

***

ATLANMIŞ,PUSATLANMIŞ EVLERİ SANKİ YELDİ

NAL SESLERİ BİR ZAFER MARŞI GİBİ YÜKSELDİ

ŞİMŞEK ŞİMŞEK HIZLANDI,ZÜLMÜ ZÜLMETİ DELDİ

***

HER SAVAŞA BENZEMEZ,BU BİR KUTSAL SAVAŞTI

AY PARCASI YİYİTLER HAK YOLUNDA SAVAŞTI

***

ASLANLARIN SULTANI,SULTANLARIN ASLANI

KILICININ UCUYLA YAZMIŞTI BU DESTANI

TÜRKE ARMAĞAN ETTİ ŞU MUBAREK VATANI

***

ADI ĞÖĞE YÜCELDİ,TANRISINA YAKLAŞTI

GÖZLERDE GÖNÜLLERDE ALPARS-LANLAR BAYRAKLAŞTI

Halide NUSRET ZORLUTUNA

Ankara 1964

            6- 16 AĞUSTOS 1064: ANI-KARS’IN FETHİ HK. GENEL KURMAY BŞK. EMRİ

            16 Ağustos “Anadolu fethinin başlangıcı ve Türkiye’nin Temel Atılışı” olarak, Devlet Radyoları, Büyük gazeteler ve Millî Eğitim Bakanları ağzı ile dünyaya ilân edilmiştir.

            1964 deki 900. yıldönümünden beri, şanlı ordumuz Kars’daki birlikleri ile, “Selçukluların Kars ilini Fethi Yıldönümü” bayramımıza katılarak, millî duygu ve coşkunluklarımızı arttıran bir ruh olagelmiştir.

            Sayın Genelkurmay Başkanlığımızın 1967 deki çok isabetli bir karariyle artık “Kars Turizm ve Tanıtma Derneği”nin, her yıl yazılı dileğine lüzum kalmadan, 16 Ağustos Selçukluların Kars îlini Fethi’nin yıldönümü, Kara Kuvvetleri komutanlığına, Hava Kuvvetleri komutanlığına ve Jandarma Genel komutanlığına gönderilen bir tamim ile “Daimi programa” alınarak ordumuzun öz malı olmuştur.

            Genel Kurmay Başkanlığımızın 17 Temmuz 1967 tarihli, “Per: 2028-314-67-Disiplin. 2. Ks.” sayılı ve Konu: Kars İlinde yapılacak Selçuklu fethi yıldönümlerinin daimi programa alınması” özetini taşıyan tarihî ve millî kararının metni, aynen şöyledir:

            “İlgi: Kars Turizm ve Tanıtma Derneği Ankara Şubesinin 8 Temmuz 1967 tarih ve 24 sayılı yazısı”..     

            1- Kars ilimizde Selçuklu fethinin 1964 yılından beri her yıl 16 Ağustos’ta kutlama törenlerinin bu ildeki Turizm ve Tanıtma Derneğince yapıldığı, bu törenlerde de Kars’daki birliklerin iştirak ettirilmesinin sağlanması için her sene müsaade istendiği; halbuki bu büyük zaferin yıl dönümünün kutlanmasında bu ilde bulunan birliklerin iştiraklerinin daimî programa alınması hususunun temini, ilgi yazı ile teklif edilmektedir.

            2- Şerefli tarihimizde Selçuklu fethinin ve Malazgirt zaferinin müstesna bir yeri vardır.”

            “Adı geçen dernek mensuplarının bu olayı canlandırması, dile getirmesi ve her sene yıldönümünde anması, Aziz milletimizin gururunu, Türk Silâhlı kuvvetlerinin de kahramanlık hislerini okşamaktadır.

            3-  Bu töreni kutlama tarihlerinde, vazife ve durum müsaade ettiği müddetçe, Kars ilinde yapılacak Selçuklu fethinin Yıldönümünü kutlama törenlerine, bu il merkezindeki Türk silâhlı kuvvetlerine mensup  birliklerin iştirak ettirilmesi ve bu hususun daimî programa alınması için, ilgililere emirlerini rica ederim.

            (imza)

            Refik TULGA Orgeneral Genel Kurmay II nci Başkanı Y.”

            Kaynaklar:

            1-Prof.Dr.İsmail KAYABALI –Cemender ARSLANOĞLU- Türk Kültürü 126 Nisan 1973

            2-Hekimoğlu İsmail İslam tarihi 2001 İSTANBUL

            3- Prof. Dr. İzzettin YENİSEY Türkiyem Tarih ve kültür dergisi 2006Fotograf Arşivi: 

            Yavuz ÖZTÜRKKAN

            (FOTO ÇİLEM)

(BA-BA-S) GAZİ KARS (KHA)

Kars Haber Haberleri