Baran Sinem EKİNCİ

Baran Sinem EKİNCİ

NARSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU

NARSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU

NARSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU

Kelime olarak Yunan mitolojisinde ki bir mitden gelmektedir. Kendisine aşık,bu yüzden ulaşılmazın peşinde koşan hatta tüm ömrünü suda ki yansımasına olan aşkı uğruna heba eden Narkissos mitinden gelmektedir.

Narsisizm kavramını ilk olarak 1898 yılın da kuramcı Ellis kullanmıştır.

Normal narsisizm ve patalojik narsisizm olmak üzere iki çeşite ayrılmıştır. Normal narsisizm kişinin kendine yönelik olumlu düşüncelere odaklanması ve özgüvenini bu şekilde yükselterek doyuma ulaşmasıdır. Kişi kendine beslediği olumlu duygu ve düşünceleri başkalarından da görmek istemektedir.Bu kişi de bir beklenti yaratır, hak ettiğini düşündüğü, inandığı değeri görme beklentisidir.Bu beklenti karşılanmadığında oluşan olumsuz duyguya narsistlik yaralanma adı verilmektedir. Gündelik hayat için de çok dikkat çekmeyen, önemsenmeyen şeyler olabileceği gibi kişi için anlamı çok büyük yaralanmalar da oluşturabilmektedir.

Patolojik narsisizm de kişi sanki tüm enerjisini, var olan tüm olumlu duygu, düşünce geri bildirim kaynağını kendi için de oluşturmuş gibi gözükse de en için de oluşan duygu bu beklentileri dışarıda ki insanların ona karşı olan yargılarından beslemektir. Patolojik narsisizm de durumun patalojik bir tanı haline gelmesi beklentiye girmiş için için o beklentiye muhtaç olduğunu düşünen kişilik yapısıdır.Dışarıdan bakıldığında kendi kendine yeten fazlasıyla başka bireylerin yargılarından sıyrılmış olarak kendini tanımlayan kişinin içinde yaşadığı bu çatışma patalojik narsisizmi doğurur. Patalojik narsisizm de talepler en üst seviyededir ve narsistlik kişilik bozukluğu olan kişi asla tatmin  olmaz. Narsistlik kişilik bozukluğu olan kişiler de aşırı derecede soğukluk, mesafe, küçümseme, değersizleştirme görülür.

Narsistlik kişilik bozukluğunun altın da yatan en temel sebeplerden biri benlik yapısında ki temel kusur olarak değerlendirilmektedir. Kişi en iyiyi hak ettiği inancıyla yaşar.Bu narsistik beklenti yükseldikçe doğal olarak hayal kırıklığı da o derece yüksek olur.

Narsistik kişilik bozukluğu olan kişiler asla eleştiri duymak istemez ve sürekli yüceltilmek isterler. Karşılayamadıklarında beklentileri kolayca benlik saygılarını düşürür. Bu durum da çökkünlük yaratır.

Narsistlik kişilik bozukluğu yaşayan kişiler de bencillik en üst seviye de görülür. Tüm ilişkileri kendi çıkarlarını korumak noktasına dayandırılarak oluşturulur. Narsistlik kişilik bozukluğu yaşayan kişiler sanılanın aksine kendilerini sevmeyi başaramayan bu sebeple de başka insanlara karşı sevgi besleyemeyen kişilerdir. Kendini sevemeyen bir insanın başka insanları da sevmesi beklenemez.

Mahler'in kuramından yola çıkarak, Kernberg, sınır ve narsisistik yapılardaki temel eksikliğin, anne-çocuk ilişkisinden kaynaklandığım düşünür. Her iki yapıda da çocuk, soğuk bir anne tarafından aç bırakılmıştır. Fakat sınır yapılar anneyi bir bütün olarak algılayamazken, narsisistik yapılar annenin bu tutumuna bir savunma olarak "büyüklenmeci kendilik" geliştirirler (Kernberg, 1975). Narsisistik Kişilik Bozukluğu'nda var olan bu durum da Kohut'un bahsettiği "büyüklenmeci kendilik" hattında oluşan savunmacı takılmayı hatırlatmaktadır. narsisistik kişilik bozukluğu gösteren kişilerin "büyüklenmeci kendilik" hattında takılmış olduklarıdır. Çünkü bilindiği üzere, kendilik değerinin gerçekçi olmayan bir şekilde abartılması ile aşağılık duyguları arasında salınmalar narsisistik kişilik yapısının temel özelliğidir. Ayrıca Kohut'a (1971) göre, "büyüklenmeci kendilik" hattında oluşan erken ve travmatik hayal kırıklıkları çocuğun narsisistik kendiliğinin dönüşüme uğramadan kalmasına sebep olur.

Narsistlik kişilik bozukluğu yaşayan kişiler de dış görünüm fazlasıyla önemlidir. Herkes de olmayan özellikle onlar için yapılmış biricik olma duygusunu yükseltmenin bir yoludur onlar için.Herkes de olan şeyler basitlik göstergesi olarak görüldüğü için uzak durma eğilimi gösterirler.

Mahler narsistliğin iki çelişiden ibaret olduğunu vurgulamaktadır. Birbiriyle çelişen bir güç dengesi durumu oluşur. Dışarıdan bakana güçlü içeriden bakan kendine göre ise güçsüz olanN eğilimdemdir kişi. Narsistlik kişilik bozukluğu olduğunu düşünen kişi dışarıdan bakanların onu güzel,yüksek yeleleri olan nadir bulunan, çok kıymetli bir aslan olduğunu düşünmesini isterken kişi kendisini zavallı, ilgiye muhtaç bir kedi olarak düşünür.Altta yatan değersiz, horlanan bir kişilik örüntüsü olduğu düşünülür.

Narsistlik kişilik yapılanmasına sahip bireylerde iş hayatındaki roller incelendiği zaman görülen profil önemlidir. Narsistlik kişilik yapılanması olan bireylerin motivasyonunun oldukça yüksek olması, liderlik rolünün hakkıyla üstlenmeleri ve başarıyla yürütmeleri, performanslarının da oldukça yüksek olması vb. kavramlara sahip olmaları yüzünden örgütsel davranışla narsistlik yapılanma arasında anlamlı derecede ilişki vardır.(Atay, 2009). Ancak, narsistlik kişilik yapılanmasına sahip bireylerin benlik değerinin oldukça şişkin olması nedeniyle hak ettiklerinin düşündükleri ve inandıkları mevkilerde olmaz ve bu hakkı çevresindeki bireylerden almaz ise iş hayatlarında tatminsizlik yaşamaları kaçınılmaz son olarak ortaya çıkabilir.Yapılan başka çalışmalar da iş tatminin ile narsizm arasında güçlü olduğu kadar ters yöndede ilişki bulunmuştur.

Freud, narsizmi; dış dünyadan çekilen libidonun benliğe yönetilmesiyle ortaya çıkan bir durum olarak açıklamaktadır. Freud kişinin iç dünyasından değil de dış dünyadan nesne yatırımı çekerek oluşturulduğunun söylediği narsisizmi birincil ve ikincil olarak ayırıp narsisiszmi birincil bir narsisiszm üzerine eklenen ikincil bir narsisizm olarak kavramlaştırır.(Freud,1914).Projektif testler, kişinin dinamik yönünü ortaya çıkarmaktadır. Narsistlik kişilik envanteriyle yapılan araştırmalar da narsistlik yapılanmaya sahip bireylerin reddedilme karşısında aşırı duyarlı davranmaları, bütünlüğünü kaybetmiş duygusunu yaşamaları, yoğun ve aşırır duyarlı davranmaları, bütünlüğünü kaybetmiş duygusunu yaşamaları, yoğun ve aşırı öfke gösterme gibi davranışlar sergilediği sonucuna ulaşılmıştır. Psikanaltitik kuram bu dururumu; çocukluğunda gelişmekte olan kendiliğinin bütünleştirlmesine yönelik cevapların tamamlanamamış olduğu şeklinde kabul etmektedir. Narsistlik kişilik bozukluğuna sahiğ bireyler de uygulanan Roschach testi sonucunda bu durumdan dolayı yetişkinlik hayatın da ‘boşluk depresyonu’ yaşantıladığı varsayılmakta ve bireyler bundan kurtulmak amacıyla aşırı düzeyde işe yönelmektedirler. Birey kendisini iyi hissedebilmek adına çocuklarda olan davranışlar sergiler.

Aynı  zaman da narsistlik kişilik bozukluğuna sahip bireyler ülküsel nesne açıklığı ( ideal hungry) içerisinde nesne doyumuna ulaşmak amacıyla elinden geleni yapmaktan çekinmemektedir. Kendilerini, ideal saydıkları bireyleri arayıp buldukları zamanlı değerli hissederler.Çoğu zaman, içsel boşluklarını nesne veya anlamla doldurmayı başaramazlar. Başkalrına karşı duydukları yoğun gereksinimlerini, reddedilmeye karşı aşırı duyarlılık göstermelerine yol açarken diğer taraftan da derin ve biliçdışı düzeylerde, reddedilmeye karşı aşırı duyarlılık göstermelerine yol açarken diğer taraftan da derin ve biliçdışı düzeylerde, bu hayranlık besledikleri çevre tarafından yıkıma uğratılacakları korkusunu yaşarlar( Terbaş,2004)

Narsistlik kişilik bozukluğu, içsel süreçleri projektif testlerle incelendiği zaman birçok vakada  depresyon ve değersizlik ön plana çıkamktadır. Çıkan sonuçlar başarıyla sağlıklı bir biçimde sağlanamayan özdeşim bireyi olumsuz yönde etkiler.Bunu erken dönem nesne ilişkilerinde yaşantılayan birey, üstbenlik yapılanmasında yetersizlik yaşar, içini doldurmaya  çalışan fakat bunu bir türlü başaramayan birey yoğun bir biçim de değersizlik duygusunu yaşamak ve bu duyguyu tanımak zorunda kalır.Farklılaşmaya tahammül edemeyen, çatışma ve dürtü vermeyen, depresif kurumuşlukla baş etme çabası içerisine düşen bireyin durumu duygusal doygunluğa erişemeden antidepresif savunmalar kullanan ve kimliğinde ndepresif temaları barındıran bir bozukluk ve hastanın içsel süreçleri olarak ele alınır(Güler,2012)

Aşağılık kompleksinden kaçmak adına kişinin özel ve üstün olmak için ihtiyaç duyduğu şema çok sayıda olası yolla gelişebilir. Narsistlik eğilimler kalıtımla geçmeye yatkındır(Livesley,Jang, Schroder, ve Jackson.1993) ve aşağılık veya önemsizlik duygularını aşırı derece telafi eden ebeveynler tarafından biçimlendirilir.Kabul etmeyi öğrenmek yerine, bu deneyimler,başlıca dışsal semboller veya onaylama elde etmeyle defedilmesi gereken tehditler olarak anlamlandırılır. Bazı vakalarda, bireyin ifade edemeyeceği kadar güçsüz bırakan, hatta daha derin olan aşağılık ve önemsizlik duygularını tetikleyen olumsuz koşullar olabilir. Aşağılık duygularını yenme ve olumlu kendilik saygısını sürdürme girişimlerindeki tüm bedeller,kendiliğin değerini yükseltme stratejilerinin aşırı gelişmişliği haline gelir.Diğer kişiler güçlü olarak düşünülür ve onların algılamaları ve onaylamaları narsistlik kişlinin değer algısı için hayati önemdedir.Aynı zamanda,diğer kişilerdeki kusurlara karşı alarmda olma ve sadece en olumlu ve üstün imajını yansıtan kişilerle ilişki kurma narsistlik telafi stratejisinin bir parçasıdır.Ayrıca daha geniş deneyimler kendilik değerinin aşırı derecede gelişimini destekler.Kültürel olarak değerli bazı yetenek, öznitelik veya sosyal tepkiler ortaya çıkaran özel konumun varlığı üstün-özel olma şemasını destekler.

Başarıyı amaçlayan oldukça uyumlu olma potansiyeline sahip aktif stratejileri olmasına rağmen, narsistlik hastalar çok ileri giderek, işlevsiz olup kompulsif biçimde kendilikleriyle ilgili olmayı amaçlayan, katı biçimde kendilik imgelerine yönelik tehditlere aşırı tepki veren, güç pozisyonlarını sömüren ve uyumlu becerileri geliştirme veya kullanmada- özellikle paylaşma ve grup özdeşiminde- başarısız olan kişiler şeklinde görünürler.Kötü görünmenin, kötü hissetmenin, özel bir statüyü kaybetmenin veya sınırlarla yüzleşmenin hepsi kendilik imgesine tehdit olarak algılanır. Bunu narsisistik aşağılanma olarak adlandırırız Narsistik aşağılanmanın stresi ile yüzleşildiğinde, narsistlik aşağılanmanın stresi ile yüzleşildiğinde, narsistlik kişilik bozukluğu olan hasta öfkeli ve kendini savunmacı hale gelecek ve diğerlerine şaşırtıcı biçimde saygısız davranabilecektir.

Ben –merkezci davranış, anlaşılmazlığı,onaylanmamayı muhtemelen diğerleri arasında bıkkınlığı tetikleyen aşağı doğru inen bir çizgi meydana getirebilir.Hasta bunu bir narsistik aşağılanma olarak deneyimler ve tahmin edilebilir biçimde öfkeli, savunmacı ve özel muameleyi talep eden biri haline gelir. Hasta ayrıca depresif ve anksiyeteli hale ve kendine ve diğerlerine yönelik eleştirel, cezalandırıcı düşüncelerin kıyısına gelebilir, çünkü onun değer veya önemlilik hissi aralıksız süren başarı ve dışsal hayranlığa dayanır.Bunun ötesinde narsistik kişilik bozukluğu olan hasta rahatsızlığa ve olumsuz duygular için zayıf bir toleransa sahiptir.Şikayetler,talepler ve öfke patlamaları böyle bir hastanın kendisini güçlü hissetmesine ve sık sık etkin olarak üstünlük hissinin yenilenmesine sebep olur.

Narsistlik kişilik bozukluğunun çekirdek bilişi bireyin aşağılık veya önemsiz olduğu şeklindedir.Bu inanç sadece belli koşullar altında aktive olur ve bu yüzden temelde kendilik saygısına tehdit olan koşulara tepki olarak gözlemlenebilir.Bunun dışında, üstünlüğün telafi edici tutumunu ortaya koyan inanç, ‘ben olağanüstü ve özel bir kişiyim’ veya ‘ben diğerlerinden üstünüm’ şeklindedir.Başka bir telafi edici inanç şunu içerir: ’diğer insanlar benim ne kadar özel olduğumu hissetmeli’

Terapide narsisitik hasta özel nitelikleri için hayranlık bekler fakat kalitesizlik duygularını keşfetmeye direnir, problemlerin kaynağını dışsal olarak görmeyi tercih eder.

İlişkiler narsistik kişilik bozukluğu yaşayan hastalar için birer araçtır.Diğer insanlar üstünlük arayışı içinde birer obje ya da araç olarak  görülür ne narsistlik hasta zihinsel enerjisinin büyük bir kısmını kendisini kıyaslayarak ve diğerlerinin değerinin yargılayarak tüketir.Eğer diğer insanlar narsistin ilerlemesi için potansiyele sahipse, onlar idealize edilir ve aranır.Eğer diğerleri sıradan ve basit olarak algılanırsa onlar elenir veya bir çıkar için sömürülür sonra da bir kenara atılır.Hastalar genellikle insan ilişkilerini şu sözlerle tanımlamaktadırlar; çok az insan benim vaktime değer, geri kalanı beni sıkar.Diğerlerinin değeri onların narsistik kişiye nasıl hizmet edebildiğine veya hayranlık duyduğuna dayanır.Eğer narsiste özel bir biçimde davranmada başarısız olursa, bu diğerlerinin aşağılık olarak değerlendirilmesi ve savunma tepkilerinin tetikleyicisi olan işaretler gibi görülür. Narsitlik hastalar ayrıca anksiyete yaşar, eğer birine inanırlarsa önemli tuttukları kişiden özel dikkat talep ederler ve bu bir ilişki krizi yaratabilir.Arkadaşlıklar çatlayabilir veya aile ilişkileri gergin bir hale gelebilir ve açıkca diğer insanlar mantıklı rekabet etmekle ilgilendiği için başarısız olabilir. Örneğin narsisistik bir erkek eşine çocukları doğduğu zaman kendisine aralıksız hayranlık besleyen başka biriyle ilişki yaşamaya başlayarak ilgi kaybıyla tepki çekti.

Hastaların tedaviye Freeman ve Dolanın karşı fikir olarak tanımladığı değişim aşamasındayken girmeleri beklenir.Fikir öncesi ve fikir arasındaki aşamada hastanın duruşu değişime zıttır.İşin özü şu düşüncededir olduğum gibi iyiyim, burada olmam veya değişmem gerekmiyor.Ne yaparsanız yapın beni değiştiremezsiniz. Stresli durumdayken bile narsist hastalar tedavi hakkında emin değildir. Bu bozukluğun kendini koruma stratejisi stresin kaynaklarının dışsallaştırır.

Bu bozukluğu savunmacı nitelikleri ve aktif stratejileri terapistin rahastzılığını, savunmacılığını, anksiyetsini veya kararlarındaki hatalarının kolaylıkla tetikler.Hem pohpohlama hem de eleştiri kişilerarası ilişkilerde narsisitler tarafından sıkça kullanılır. Narsistlik bozukluğu yaşayan kişiler terapiste dair eleştirel yaklaşımda bulunabilirler, ofisde eşyaların yerini değiştirmek isteyebilirler, kendilerine özel davranış bekleyebilirler.

En önemli terapi stratejisi narsisitik inançların ve stratejilerin kavramsallaştırılması ve kişinin hastadan beklentilerini ayarlamak için tutarlı biçimde çalışmak olabilir. Narsistlik hastalar işbirliği ile çatışan, içgörü eksikliğini ve dışsal değişime odaklı olmayı içeren önemli problemlere sahiptir. Terapistden gelen herhangi bir etkiyi kabul etmeden önce defalarca yönlendirilmeye ihtiyaç duyabilirler.Onlar terapiyi bir tehdit olarak görebilirler ve terapiyi kendini geliştirme süreci olarak görmek için yardıma ihtiyaç duyarlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Baran Sinem EKİNCİ Arşivi